http://www.youtube.com/watch?v=cptUvimo_aA&feature=share
bu yukarda paylaştığım şarkıyı sevmeyen, hiç aşık olmamıştır, hiç sevmemiştir, ve hiç ayrılık görmemiştir. Neyseki biz onlardan değiliz. Geçen yine değişik duygular içerisindeydim. Ölümü düşünürken aklıma geldi, aslında hergün ölüyormuşuz. Her uyuduğumuzda aslında ölüyoruz. Hayat her gün ikinci bir şansı tanıyor bize, bi baktım geçmişe, cocukluğum gençliğim hepsi bir kenarda hayal gibi onlara bakıyorum. Dizimi kanattığım gün hep aklımda, ama ben o noktaya gidemiyorum. Ya da ilk öpüştüğüm gün o da aklımda ama öldürdüm işte. Geriye dönüp neye sahipsem aslında sahip olmadığımı farkettim. Şimdi 20li yaşlarımı öldürüyorum. Hem de o kadar saçma şeylerle vakit kaybederek, sokakta top oynayarak değil mesela, en kötüsü de ne biliyor musunuz? Sevdiğiniz kız yanınızda yoksa öldürdüğünüz vakit ızdırap gibi geliyor. Öleceğini bile bile ondan uzak ölmek daha da acı, bir sabah uyanamayacağız. O şans verilmeyecek bir gün tekrar o gün herkese kolay gelsin. Ama neden bir insan kendisine değer veren insana değer vermez ki? Bunu bir türlü anlayamıyorum....
Popüler Yayınlar
-
Bu deyimi çok severim, genelde insanlar bunu atasözü sansa da deyimdir bu. Neden deyimdir? Çünkü herhangi bir deyimin görevini yapıyor. Tabi...
-
Evet gençler, yanlış duymadınız benjamin. Ünlü japon futbolcu benjamin. Liseliler sittin sene hatırlamaz zaten yaşıtlarım da hatırlamıyor. B...
-
Bu özet kullanılabilir değil. Yayını görüntülemek için lütfen burayı tıklayın.
-
galatakulesiyim ben kalabalığın arasından sana bakmaya çalışıyorum sana, kız kulesine.. boğazın inci tanesine mavilikler arasından yeşil...
-
bırakalım dünyayı gözlerimiz gülsün dudaklarımız dudaklarımız konuşmasın dudaklarımız açılmasın yıldızlara bakalım gözlerimiz gülsün, ...
-
Evet lise birinci sınıfta tanıştığım oyunun adıdır kendisi. Çok vaktimi çaldı benden, hatta hayatımın kırılma anlarından biridir bu oyun. Bu...
-
saat 3.30a geldi ben rapor yazacam diye hayal ederken 3 manuf raporu ve diğer dersler beklesin umut sarıkayanın yazısını okuyorum. Sizinle d...
-
Ben bu insanları hiç anlamıyorum. Dışarıda kimseyi rahatsız etmeden çiseleyen yağmuru gören herkes şemsiyesini çekmiş; şemsiyesi olmayan da...
-
evet şu cümleyi kullanamamak 3 yıldır okuduğum mühendislik bölümünde bana en çok koyan şeylerden biri :P mesela bir yaralı var oradan hemen ...
15 Aralık 2013 Pazar
30 Kasım 2013 Cumartesi
Biliyor musun?
Hiç yakışmıyorsun oraya,
hiç ait değilsin oraya.
Onlarla berabersin ama
aranda perdeler var.
Kendi duvarların var,
yıkılmaz duvarlar...
Çevrendeki kimseye güvenmiyorsun,
o duvarlar orada olmasa o ortama bile giremezsin.
Gözlerinden belli,
mutlu değilsin o bol gürültülü, tek amacı para yemek insanların eğlendiği ortamda.
Olamazsın da çünkü özünde onlar yok.
Özünde çok iyi birisin.
Ama işte egolar yok mu o egolar.
Güçlüyüm, ben de eğleniyorum imajı vermeye calışıyorsun etrafına.
Ama o taktığın maskeler senin gerçekliğini gizlemeye yetmiyor.
Fotoğrafta gözlerin o kadar yorgun mutsuz ve çaresiz ki anlatamam.
Sen de her gemi gibi sığınabileceğin sağlam liman arıyorsun.
Artık bir liman bulmalısın karanlık olmadan
Hiç yakışmıyorsun oraya,
hiç ait değilsin oraya.
Onlarla berabersin ama
aranda perdeler var.
Kendi duvarların var,
yıkılmaz duvarlar...
Çevrendeki kimseye güvenmiyorsun,
o duvarlar orada olmasa o ortama bile giremezsin.
Gözlerinden belli,
mutlu değilsin o bol gürültülü, tek amacı para yemek insanların eğlendiği ortamda.
Olamazsın da çünkü özünde onlar yok.
Özünde çok iyi birisin.
Ama işte egolar yok mu o egolar.
Güçlüyüm, ben de eğleniyorum imajı vermeye calışıyorsun etrafına.
Ama o taktığın maskeler senin gerçekliğini gizlemeye yetmiyor.
Fotoğrafta gözlerin o kadar yorgun mutsuz ve çaresiz ki anlatamam.
Sen de her gemi gibi sığınabileceğin sağlam liman arıyorsun.
Artık bir liman bulmalısın karanlık olmadan
26 Kasım 2013 Salı
mükemmel, imkansız ve sen
başlık atmadan başladım yine bir yazıya ne de olsa bi ara atarım o başlığı. Dışarda da yağmurlu hoş sevdiğim bi hava var. Tam edebiyatcı havası, televizyonda fahriye evcanın dizisi calıkuşu var. TV'de bayağı cekici bir kadın ama okulda yolda görsem tanımazdım arkadaşlar gösteririrdi. Neyse siktir edelim şimdi diziyi filmi, beni yazmaya iten neydi ki yine. Off ki off, hep aynı mesele acaba ben neyi seviyordum. İmkansızı mı? Mükemmeli mi? yoksa sadece seni mi istiyordum. Bana göre mükemmel o, onu imkansızlaştıran da benim beynim ama onu seven de kalbim. Beynim kalbime her seferinde gerçekleri haykırıyor. Ama kalbim de hep aynı şeyi mırıldanıyor. Beni sadece "onu" seviyorum diyor. Ama onu seven bir ben değilim tabii ki...
17 Kasım 2013 Pazar
90lar
90lar diye başlık atıp da http://www.youtube.com/watch?v=n5bLuqVKuno bu şarkıyı paylaşmamak elde değil. Bazen kafam esiyor şu klipteki bi kamyona atlıyıp doksanlara gidesim geliyor. o zamanlar şimdiden masum değil belki de. Ama bana masum işte, çünkü ben masumdum, cocuktum. Bir kızdan hoşlanmayı öğrendiğim zamanlardı, bisikletten düştüğüm, sokaklarda sabahlara kadar oyun oynadığım zamanlardı. Şarkılarda daha güzeldi sanki, telefon sadece evlerde vardı. 98 yılında ilk aterimi annem calıştığı yerden getirmişti. 95 gibi de ilk tetrisimizi almıştık. Sokaklar daha samimiydi, çünkü herkes sokaklardaydı. Binalar bu kadar yüksek değildi, sahiller daha temizdi. şehir daha az kalabalıktı. her şeyden önemlisi hiçbir şeyin farkında değildik. Çıkar ilişkileri üzerine kurulu bir dünyada yaşamak için savaşmak gerektiğini bilmiyorduk. Okuyup adam olacaktık, en iyi okullarda hemde. Ama nerden bilelim modern birer köleler olacağımızı, kimileri plazalarda kimileri fabrikalarda. Normal kölelerden farkımız, sadece onları yönetmek ve sermaye sahiplerine daha fazla bir şekilde kar getirmek. Çünkü biz daha akıllıydık işçi sınıfından. Aşkları da masum sanardık. Hani markete gidersin ya alacağın ürünün içeriğine bakmadan önce markasına sonra etiketine bakarız. Aşklarda öyleymiş, büyüyünce anladık. Öyle şarkılarda masallardaki gibi değil. Etiketin, markan senden daha kıymetli hale geliyor. Veee heves geçene kadar, buna da moda diyorlar. Aşk da bir moda adeta, ya da heves mi diyelim. Seni sen olduğun için seven birisini bulman imkansız, zaten sen de her ne kadar bunu istesen de sen de bu sermayenin cocugusun sen de etikete bakıyorsun, çünkü karşındakinin gözlerine inanmaktan daha kolay ve daha güvenli geliyor. Bir şarkı neler yazdırdı bana, bunları bilerek yaşayınca işte sikmişim dünyayı diyorsun
10 Kasım 2013 Pazar
büyümeyecektik
Evet dostlar, büyümeyecektik. Büyüdükte ne oldu ki. Gizli bir işsizim aslında. İşsizliği gerçek anlamında anlamayın lütfen. ruhum işsiz. Sabah erken kalk işe git spor yap maç yap geyik yap gel yat yarın aynı şekilde aynı şeyler. Yani düşün GTA'da bile adamın görevi var o görevleri yapmaya calışıyor. Biz de yok öyle bir şey var aslında da hepsi dünyalık. Her şeyin iyisini isteyenler aslında bilmezlerki, iyisin de iyisi var. O kısır döngüye girmek üzereyim, kara delik gibi. Makamların da makamı var, parayı da satın alabilecek güçte para var. 2 şey var biri zaman diğeri sağlık. 3. bir şey yok aslında ama 1. ve 2.yi es geçip hep o 3. aslında gereksiz olan şeyler için savaşıyoruz, birbirimizi kırıyoruz. ve hep 1. ve 2. es geçtiğimiz değerleri kaybediyoruz. Ne zamanki yüzümüz eskidi ah diyoruz. Çünkü o ah dediğimiz an zamanı geri getiremeyeceğimizi anlıyoruz. bir de sağlığımızı kaybettiğimiz anda oluyor bu. Gençken de oluyor. cok yaşlıyken de. Ben çok şükür gençken anladım. 19 yaşındayken anladım. O saatten sonra sağlığımı tehlikeye ne zaman atsam, gözlerim kararıyor ve hayatımdaki en önemli şeyin sağlık olduğunu tekrar anlıyorum. Ondan sonra koy göte diyip geçiyorum. Başka şeylerden zevk almayı öğreniyor insan her şeyden önemlisi, bir uçurtma gibi havada uçmanın ya da yelken gibi rüzgara kendini bırakmanın. hayatımda 2 kez aşık oldum. Birinde güzel anılarım var ötekinde anım bile yok =) Her ikisi de değişik hislerdi., --- neyse şuanlık kısa bir ara vericem maçtan sonra devam etmek üzere hatta kalın sayın izleyenler---
14 Ekim 2013 Pazartesi
çiçeklerim var sevenlere
çiçeklerim var aşıklara
göz yaşlarıyla süslü
çiçeklerim var sevenlere
yağmur damlalarıyla süslü
çiçeklerim var kavuşamayanlara
çiğ taneleriyle süslü
çiçeklerim var
kırmızı güllerim var
çok çok sevenlere
beyaz güllerim var
masum aşıklara
sarı karanfillerim var
hüzünle karışık duygulara
hiç ama hiç kirlenmemiş kırılmamış ter temiz aşklara
beyaz papatyalarım var
çiçeklerim var işte
her yerde herkes için
siz bilir misiniz gelincik çiçeğinin hikayesini
gelincik çiçeği
zarif
narin
hassas
ama bir kır çiçeğidir kendisi
kırlarda özgürce yaşar
ne zaman biri gelir
onu toprağından ayırır
o zaman
işte o zaman
ölür bir kaç saniye içinde
kırmızı taç yaprakları kendini bırakır,
o güzelim çiçek bir an da yok olur
hep onun yüzünden
o kim?
hepimiz biliyoruz onu
"aa ne güzel çiçek diyip" dalından koparan cani o
koklar ve geçer gider oradan
sonra arkasından binlerce doğa dostu gelse bi çare
artık öldü gelincik
nerdesin nabıyorsun acaba,
beni soracak olursan eğer
kendimden cok uzak bir yerde
seni seviyorum
gözlerine bakıp dalıyorum
gözlerinde ölüyorum
ellerinde diriliyorum
topraklar geliyor üzerime üzerime
karanfiller atılıyor
götürüyorlar ruhumu sensizliğe gömmeye
bedenim
bedenim param parça
bedenim soğuk
bedenim bem beyaz
nerdesin deniz gözlüm
nerdesin!
göz yaşlarıyla süslü
çiçeklerim var sevenlere
yağmur damlalarıyla süslü
çiçeklerim var kavuşamayanlara
çiğ taneleriyle süslü
çiçeklerim var
kırmızı güllerim var
çok çok sevenlere
beyaz güllerim var
masum aşıklara
sarı karanfillerim var
hüzünle karışık duygulara
hiç ama hiç kirlenmemiş kırılmamış ter temiz aşklara
beyaz papatyalarım var
çiçeklerim var işte
her yerde herkes için
siz bilir misiniz gelincik çiçeğinin hikayesini
gelincik çiçeği
zarif
narin
hassas
ama bir kır çiçeğidir kendisi
kırlarda özgürce yaşar
ne zaman biri gelir
onu toprağından ayırır
o zaman
işte o zaman
ölür bir kaç saniye içinde
kırmızı taç yaprakları kendini bırakır,
o güzelim çiçek bir an da yok olur
hep onun yüzünden
o kim?
hepimiz biliyoruz onu
"aa ne güzel çiçek diyip" dalından koparan cani o
koklar ve geçer gider oradan
sonra arkasından binlerce doğa dostu gelse bi çare
artık öldü gelincik
nerdesin nabıyorsun acaba,
beni soracak olursan eğer
kendimden cok uzak bir yerde
seni seviyorum
gözlerine bakıp dalıyorum
gözlerinde ölüyorum
ellerinde diriliyorum
topraklar geliyor üzerime üzerime
karanfiller atılıyor
götürüyorlar ruhumu sensizliğe gömmeye
bedenim
bedenim param parça
bedenim soğuk
bedenim bem beyaz
nerdesin deniz gözlüm
nerdesin!
yokluğunda
sen yoksun ya istanbulda
kara bulutlar izin vermez oldu güneşe
sen yoksun ya hani istanbulda
gece o kadar uzun ki
gündüz yok sanki
bu şehir artık sen kokmuyor nefesinde
denizlerin maviliği başkalaşmış
boğaziçine bakınca
yeşillik yerine yine beton yığınları gözümde
kız kulesi fenerini söndürmüş
kemanların acı sesi eşlik ediyor yalnızlığıma
izmiri kıskanıyor istanbul
boğaziçi göçmen kızını istiyor egeden
artık sevdalar kavga
aşklar savaş
barış çubuğu değil tüten
bombaların acı veren dumanı
artık aşıklar kaçıyor kuzeye
mutsuz bir şehir
gözleri sağanak
gözleri kara
artık gemiler durmuyor hırcın sahillerinde
bir hüzünlü daha var bu şehirde
eski dostum istanbulla 2 kadeh tokuşturduk
o dertli ben dertli
bize eşlik eden klarnet
konuşmadan seni çekiştiriyoruz
her güzel kadar işte diyor bana istanbul
senin canın sağolsun
avutmuyor beni istanbul
ellerimi ısıtıp daha iyisini bulursun demiyor
eski toprak o
asya ile avrupayı ayıran yalan dünya
bizi birleştiri mi?
yok be gülüm
şairin dediği gibi
ateşten denizleri mumdan kayığımla aşmaya çalışıyorum
mum ışığının dibinden bakıyorum ufka
kim var göremiyorum
suskunum
kara bulutlar izin vermez oldu güneşe
sen yoksun ya hani istanbulda
gece o kadar uzun ki
gündüz yok sanki
bu şehir artık sen kokmuyor nefesinde
denizlerin maviliği başkalaşmış
boğaziçine bakınca
yeşillik yerine yine beton yığınları gözümde
kız kulesi fenerini söndürmüş
kemanların acı sesi eşlik ediyor yalnızlığıma
izmiri kıskanıyor istanbul
boğaziçi göçmen kızını istiyor egeden
artık sevdalar kavga
aşklar savaş
barış çubuğu değil tüten
bombaların acı veren dumanı
artık aşıklar kaçıyor kuzeye
mutsuz bir şehir
gözleri sağanak
gözleri kara
artık gemiler durmuyor hırcın sahillerinde
bir hüzünlü daha var bu şehirde
eski dostum istanbulla 2 kadeh tokuşturduk
o dertli ben dertli
bize eşlik eden klarnet
konuşmadan seni çekiştiriyoruz
her güzel kadar işte diyor bana istanbul
senin canın sağolsun
avutmuyor beni istanbul
ellerimi ısıtıp daha iyisini bulursun demiyor
eski toprak o
asya ile avrupayı ayıran yalan dünya
bizi birleştiri mi?
yok be gülüm
şairin dediği gibi
ateşten denizleri mumdan kayığımla aşmaya çalışıyorum
mum ışığının dibinden bakıyorum ufka
kim var göremiyorum
suskunum
bekliyorum
bekliyorum
bir meleği..
yüzü kirli bir melek
arafta
zamanın olmadığı bir yerde
öyle bir zaman ki
sana göre bir dakika
bana göre bir ömür
ötekine göre yaşanmamış saatler çeşmekeşi
ben hep bendim
ya da öteki...
hiç sen olmadım
---
bekliyorum seni
sen olmayı bilmeden
baharı bekleyen çağlayanlarla
yeşili bekleyen topraklarla
***
bekliyorum seni
geleceğini ümit etmeden
yağmuru özleyen sahrayla
denizi göremeyen fıratla
güneşi hayal eden sibiryayla
&&&
bekliyorken
seni
gün geliyor ölümsüz şarkılarla söylüyorum
seni
gün geliyor nargile fokurtusuyla ciğerlerime çekiyorum
seni
bazen satırlara yazıyorum
bazen otobüs duraklarında duruyorum
vapur iskeleleri uğrak mekanlarım
kim bilir
belki son vapurdan inersin...
tenha sokaklar otel odam kadar yabancı bedenime
sahilden uzaklara dalarken bazen
ufukta güneş yerine saçlarını görüyorum
denizler kirlenmiş mavi mavi
kemanımın sesi acı
bekliyorum işte
son durağın az ilerisinde
yabancısı olduğum bir semtte
o kadar gururluyum ki soramıyorum neredeyim diye
bekliyorum öyle ürkek bakışlarla
bir hayırseverin merhametine muhtaç ellerim
ellerimde ölünün soğukluğu hapsolmuş
gözlerimde mapushane ışıkları
bir meleği..
yüzü kirli bir melek
arafta
zamanın olmadığı bir yerde
öyle bir zaman ki
sana göre bir dakika
bana göre bir ömür
ötekine göre yaşanmamış saatler çeşmekeşi
ben hep bendim
ya da öteki...
hiç sen olmadım
---
bekliyorum seni
sen olmayı bilmeden
baharı bekleyen çağlayanlarla
yeşili bekleyen topraklarla
***
bekliyorum seni
geleceğini ümit etmeden
yağmuru özleyen sahrayla
denizi göremeyen fıratla
güneşi hayal eden sibiryayla
&&&
bekliyorken
seni
gün geliyor ölümsüz şarkılarla söylüyorum
seni
gün geliyor nargile fokurtusuyla ciğerlerime çekiyorum
seni
bazen satırlara yazıyorum
bazen otobüs duraklarında duruyorum
vapur iskeleleri uğrak mekanlarım
kim bilir
belki son vapurdan inersin...
tenha sokaklar otel odam kadar yabancı bedenime
sahilden uzaklara dalarken bazen
ufukta güneş yerine saçlarını görüyorum
denizler kirlenmiş mavi mavi
kemanımın sesi acı
bekliyorum işte
son durağın az ilerisinde
yabancısı olduğum bir semtte
o kadar gururluyum ki soramıyorum neredeyim diye
bekliyorum öyle ürkek bakışlarla
bir hayırseverin merhametine muhtaç ellerim
ellerimde ölünün soğukluğu hapsolmuş
gözlerimde mapushane ışıkları
hayaller kurmak
hayaller kurdum
en az
doğrular kadar imkansız
gerçekler kadar yalan
göz bebeklerindeki parıltı gibiydiler
hayaller işte
uykunun sonuyla biten rüyalar kadar ömrü
hayaller işte
kurması bedava
kimseye sormadan, kimseden çekinmeden, özgürce
bazen kız kulesinden istanbula bakmayı hayal ettim
bazen eminönünde balık ekmek yemeyi
bazen gökkafesi yerle bir etmeyi
bazen dolmabahçenin anahtarını almayı
kimileri mümkansız
kimileri sade bir tat dudaklarda
en zoruydu galiba
gözlerindeki zindanın gardinayı olmak
en zoruydu galiba
ellerini alıp kalp atışlarımı dinlettirmek
sana baş rol veriyorum hayallerimde
senin ruhun duymadan
yazdığım şiirler gibi hayaller
onlar da biliyor gerçeğin gölgesi bile olamayacaklarını
ıssız karaya vurmuş bir balığın son çırpınışları
kimse görmez...
en az
doğrular kadar imkansız
gerçekler kadar yalan
göz bebeklerindeki parıltı gibiydiler
hayaller işte
uykunun sonuyla biten rüyalar kadar ömrü
hayaller işte
kurması bedava
kimseye sormadan, kimseden çekinmeden, özgürce
bazen kız kulesinden istanbula bakmayı hayal ettim
bazen eminönünde balık ekmek yemeyi
bazen gökkafesi yerle bir etmeyi
bazen dolmabahçenin anahtarını almayı
kimileri mümkansız
kimileri sade bir tat dudaklarda
en zoruydu galiba
gözlerindeki zindanın gardinayı olmak
en zoruydu galiba
ellerini alıp kalp atışlarımı dinlettirmek
sana baş rol veriyorum hayallerimde
senin ruhun duymadan
yazdığım şiirler gibi hayaller
onlar da biliyor gerçeğin gölgesi bile olamayacaklarını
ıssız karaya vurmuş bir balığın son çırpınışları
kimse görmez...
sen de gittin iyice yalnız kaldım burada.
Ben de mi gitsem?
Yalnız da kalsın tek başına.
Güzel kafamı alıp gideyim ben.
Sen unuttun ya beni.
Ben de kendimi unutsam bir daha hiç hatırlamasam.
Gittiğim yerde sorsalar sen kimsin diye
cevap veremeyecek kadar yeniden başlasam.
Ben de mi gitsem?
Yalnız da kalsın tek başına.
Güzel kafamı alıp gideyim ben.
Sen unuttun ya beni.
Ben de kendimi unutsam bir daha hiç hatırlamasam.
Gittiğim yerde sorsalar sen kimsin diye
cevap veremeyecek kadar yeniden başlasam.
yapboz
Kalbin yapboz
tamamlayabilene aşk olsun
gözlerin yapboz eksik parçası ruhum
bulabilene aşk olsun
mutluluğun yapboz
sonuna gelene meşk olsun
samimiyetin yapboz
ulaşabilenle gönüller bir olsun
sen benim sokakta evsiz kalmış ruhuma hayat verensin,
gözlerimdeki yapbozun boşluğusun,
sensiz çok çirkin
sensiz çok gereksiz
bir yapboz
tamamlayabilene aşk olsun
gözlerin yapboz eksik parçası ruhum
bulabilene aşk olsun
mutluluğun yapboz
sonuna gelene meşk olsun
samimiyetin yapboz
ulaşabilenle gönüller bir olsun
sen benim sokakta evsiz kalmış ruhuma hayat verensin,
gözlerimdeki yapbozun boşluğusun,
sensiz çok çirkin
sensiz çok gereksiz
bir yapboz
Yine sensiz bir güne uyanıyorum
yine sesini duymadan dolanıyorum sokaklarda
yine gözlerine bakmadan geceyi getiriyorum gök yüzüne
yeniden doğuyorum güne sensiz
denizler sensiz mavi değil
güneş parlatmıyor gök yüzünü sensiz
ay sen yoksan dolunay olmaz
şiirlerim sensiz kimsesiz yarım...
yine sesini duymadan dolanıyorum sokaklarda
yine gözlerine bakmadan geceyi getiriyorum gök yüzüne
yeniden doğuyorum güne sensiz
denizler sensiz mavi değil
güneş parlatmıyor gök yüzünü sensiz
ay sen yoksan dolunay olmaz
şiirlerim sensiz kimsesiz yarım...
bir başka bahar
Bir bahar da geldi gözlerine,
artık deniz bir başka mavi,
gök yüzü saatlerce mas mavi,
boğaziçi güneşin parıltısıyla ışıl ışıl.
Martılar eşlik ediyor bahara vapurların arkasından.
Kız kulesinden galataya seslenen aşık kuşlar,
yunuslar boğaza avlanmaya geliyor.
Yelkenler bir o tarafa bir bu tarafa kavanca atıyor.
Herkes baharı selamlıyor.
Herkes baharını bekliyor.
Kimilerine geliyor bahar, kimilerine de kış güneşi vuruyor buz gibi...
Donuyor o güzelim çiçekler karanlıkta.
Bir de her güne çiçek açma umuduyla doğan yeşillikler var,
yazın gelmesiyle sararacak, meyveleri dalında kuruyacak.
Ahh bir de her daim yeşil olanlar var
mavi denizleri kıskandıran tek güzellik.
artık deniz bir başka mavi,
gök yüzü saatlerce mas mavi,
boğaziçi güneşin parıltısıyla ışıl ışıl.
Martılar eşlik ediyor bahara vapurların arkasından.
Kız kulesinden galataya seslenen aşık kuşlar,
yunuslar boğaza avlanmaya geliyor.
Yelkenler bir o tarafa bir bu tarafa kavanca atıyor.
Herkes baharı selamlıyor.
Herkes baharını bekliyor.
Kimilerine geliyor bahar, kimilerine de kış güneşi vuruyor buz gibi...
Donuyor o güzelim çiçekler karanlıkta.
Bir de her güne çiçek açma umuduyla doğan yeşillikler var,
yazın gelmesiyle sararacak, meyveleri dalında kuruyacak.
Ahh bir de her daim yeşil olanlar var
mavi denizleri kıskandıran tek güzellik.
Dün akşam bu saatlerde
eski dostlarla boğaziçindeydim.
Her bir dost boğazın en güzel köşesinde
Kuleli,
eski köprü, yeni köprü,
karşıda adını bilmediğim taş yalı,
biraz üzerinde adile sultan
yanımda her daim uzaktan izlediğim ihtiyar hisar,
dertleşiyorduk hep beraber,
uzaktaki kız kulesini izlerken.
Hepsi seni soruyor,
nerede diyorlar?
Kim bilir diyorum onlara.
Kimse bilmez seni,
İnan!
gözlerim hep seni aradı arkadan gördüğüm sarı saçlarda.
Gerçi görsem ne fark eder ki.
Bakar mısın bana fotoğraflarda olduğu gibi?
güler mi gözlerin?
bakışların
ah o bakışların...
bir baksa gözlerime
ışıklar saçan yıldızları dizer geceme
...
eski dostlarla boğaziçindeydim.
Her bir dost boğazın en güzel köşesinde
Kuleli,
eski köprü, yeni köprü,
karşıda adını bilmediğim taş yalı,
biraz üzerinde adile sultan
yanımda her daim uzaktan izlediğim ihtiyar hisar,
dertleşiyorduk hep beraber,
uzaktaki kız kulesini izlerken.
Hepsi seni soruyor,
nerede diyorlar?
Kim bilir diyorum onlara.
Kimse bilmez seni,
İnan!
gözlerim hep seni aradı arkadan gördüğüm sarı saçlarda.
Gerçi görsem ne fark eder ki.
Bakar mısın bana fotoğraflarda olduğu gibi?
güler mi gözlerin?
bakışların
ah o bakışların...
bir baksa gözlerime
ışıklar saçan yıldızları dizer geceme
...
deniz gözlerindeki dalgalarda yoruldum
mavilerde boğuldum sahile vurdum tek başıma
karanlık perdeler indirmişsin deniz gözlerine,
yelkenim bulamıyor kız kulesini,
artık rüzgarlar nereye yelkenim oraya
#birineguvenmek
bazen yıkılmaz denen taşlara,
bazen gözle görünemeyen varlığa,
bazen ulaşamadığın yıldızlara,
bazen 1 çift yeşil göze...
mavilerde boğuldum sahile vurdum tek başıma
karanlık perdeler indirmişsin deniz gözlerine,
yelkenim bulamıyor kız kulesini,
artık rüzgarlar nereye yelkenim oraya
#birineguvenmek
bazen yıkılmaz denen taşlara,
bazen gözle görünemeyen varlığa,
bazen ulaşamadığın yıldızlara,
bazen 1 çift yeşil göze...
30 Eylül 2013 Pazartesi
Hollanda
Hollandannın Lahey kentinden selamlar,
arka planda çalan şarkı: http://www.youtube.com/watch?v=B3cQQNEFjDk
en sevdiğim 2 bülent ortaçgil şarkısından biri öteki tabiki eylül akşamı.
Her neyse, yıllar sonra da okumaktan tekrar keyif alacağım, hollanda günlüğüme başlamak istiyorum.
Sabihadan 12 gibi uçağa bindikten 3 saat sonra kendimi amsterdamda buldum. Şehre hiç uğramadan the hague denen bölgeye geçtim. Ulan amsterdama gidiyorum diyince, insanların suratında piç bir sırıtış beliriyor. Eğitime geldik lan, batının ilmini alıp siktirip gideceğim. Amsterdamı cam kenarından uçaktan izledim. Havadan müthiş bir düzen hakim olduğu çok belli. Bir de her yer su birikintisi, adamların boy ortalaması zaten çok yüksek, bu sulak yerde yetişme değimi kesinlikle bu milletten geliyor. Her yer yeşillik, tıpkı almanya gibi, aynı zamanda da düm düz, burada da dağ yok. Sivri uçlu binalar falan var. Sabahın 8inde bi otobüs şöförü gördüm. Sap sarı saçları, mas mavi gözleri vardı, öyle orta yaşlarda hanımefendi. Bizde bir İETT şöförü düşünemiyorum bu şekilde. Sinirlennce yanndaki araca camı aç işareti yapıp saydırmalar falan... Neyse bi de burada insanlar hıhggghlayarak konuşuyor. O on numara güzellik birden sıfıra düşüyor. Erkekleri de yakısıklı tabi. Allahtan eğitim aldığım yerdeki diğer öğrencilerin cogu asyadan gelme. Onlara bakınca aslında o kadar da tipsiz değilim lan diyorum kendime :D neyse devamı gelecek şimdi şehri keşfetme zamanı malum dün yolculuktan sabahta derslerden gezemedik..
arka planda çalan şarkı: http://www.youtube.com/watch?v=B3cQQNEFjDk
en sevdiğim 2 bülent ortaçgil şarkısından biri öteki tabiki eylül akşamı.
Her neyse, yıllar sonra da okumaktan tekrar keyif alacağım, hollanda günlüğüme başlamak istiyorum.
Sabihadan 12 gibi uçağa bindikten 3 saat sonra kendimi amsterdamda buldum. Şehre hiç uğramadan the hague denen bölgeye geçtim. Ulan amsterdama gidiyorum diyince, insanların suratında piç bir sırıtış beliriyor. Eğitime geldik lan, batının ilmini alıp siktirip gideceğim. Amsterdamı cam kenarından uçaktan izledim. Havadan müthiş bir düzen hakim olduğu çok belli. Bir de her yer su birikintisi, adamların boy ortalaması zaten çok yüksek, bu sulak yerde yetişme değimi kesinlikle bu milletten geliyor. Her yer yeşillik, tıpkı almanya gibi, aynı zamanda da düm düz, burada da dağ yok. Sivri uçlu binalar falan var. Sabahın 8inde bi otobüs şöförü gördüm. Sap sarı saçları, mas mavi gözleri vardı, öyle orta yaşlarda hanımefendi. Bizde bir İETT şöförü düşünemiyorum bu şekilde. Sinirlennce yanndaki araca camı aç işareti yapıp saydırmalar falan... Neyse bi de burada insanlar hıhggghlayarak konuşuyor. O on numara güzellik birden sıfıra düşüyor. Erkekleri de yakısıklı tabi. Allahtan eğitim aldığım yerdeki diğer öğrencilerin cogu asyadan gelme. Onlara bakınca aslında o kadar da tipsiz değilim lan diyorum kendime :D neyse devamı gelecek şimdi şehri keşfetme zamanı malum dün yolculuktan sabahta derslerden gezemedik..
23 Eylül 2013 Pazartesi
duymamış
Evet arkadaşlar,
taaa 2010dan beri canım her sıkıldığında, bloguma geldim bişeyler yazdım. Niye yazdım neden yazdım niçin yazdım? yazdım da yazmadım mı dedim. Her neyse hepsi ama hepsi ya da pardon %90lık kısmı blogumun tamamen bir kişiye hitaben yazıldı. Emma velakin o kişi hiç ama hiç okumamış, vay arkadaş ya, dünyanın her yerinden okunmasına rağmen asıl okuması gereken kişi okumamış. :/ canı sağolsun belki bir gün anlar gerçekten ama gerçekten benim için çok değerli olduğunu
taaa 2010dan beri canım her sıkıldığında, bloguma geldim bişeyler yazdım. Niye yazdım neden yazdım niçin yazdım? yazdım da yazmadım mı dedim. Her neyse hepsi ama hepsi ya da pardon %90lık kısmı blogumun tamamen bir kişiye hitaben yazıldı. Emma velakin o kişi hiç ama hiç okumamış, vay arkadaş ya, dünyanın her yerinden okunmasına rağmen asıl okuması gereken kişi okumamış. :/ canı sağolsun belki bir gün anlar gerçekten ama gerçekten benim için çok değerli olduğunu
25 Ağustos 2013 Pazar
bodrum'013
öncellikle selam
ilk yıllık izinimi tamamlayıp işe geri dönüyorum. Dönmeden önceki son pazarımda da öyle dinlenirken bloga bir şeyler karalamak istedim. Öncelikle marmarise gitmeyin, kötü cok kötü bi yer tatil bölgesi değil de sanki caddebostan sahilindesiniz. Neyse bir günlük yanlış tercih sonrası bodrum gümbete gittik. Bildiğimiz yer olduğu için rahat ettik. her gün başka bir hikaye ^^ değişik değişik insanlarla tanıştık, arkadaş kimseye anlatma dediği için ne yazıkki buraya yazamıyorum ama her biri, birbirinden daha ilginç hikayeler ^^),
neyse artık başka bir tatil'de tekrar görüşmek üzere,
bu arada ben hala o kızı unutamadım amk :((((((((((((((((
ilk yıllık izinimi tamamlayıp işe geri dönüyorum. Dönmeden önceki son pazarımda da öyle dinlenirken bloga bir şeyler karalamak istedim. Öncelikle marmarise gitmeyin, kötü cok kötü bi yer tatil bölgesi değil de sanki caddebostan sahilindesiniz. Neyse bir günlük yanlış tercih sonrası bodrum gümbete gittik. Bildiğimiz yer olduğu için rahat ettik. her gün başka bir hikaye ^^ değişik değişik insanlarla tanıştık, arkadaş kimseye anlatma dediği için ne yazıkki buraya yazamıyorum ama her biri, birbirinden daha ilginç hikayeler ^^),
neyse artık başka bir tatil'de tekrar görüşmek üzere,
bu arada ben hala o kızı unutamadım amk :((((((((((((((((
13 Ağustos 2013 Salı
zaman,
kum saatinden tek tek akıyor
her birimizde bir kum tanesi
bekliyoruz aşağı inmeyi
bile bile...
soruyorum sana
gözlerimde bıraktığın hüznü
bedelini hangi banka ödeyecek?
sordum bir kere
parmaklarımdaki mürekkebi kurutan
cümlelerimi öldüren
kalbime mühür vuran
o sendeki bilinmeyen
nedir bana her fırsatta seni fısıldayan?
kum saatinden tek tek akıyor
her birimizde bir kum tanesi
bekliyoruz aşağı inmeyi
bile bile...
soruyorum sana
gözlerimde bıraktığın hüznü
bedelini hangi banka ödeyecek?
sordum bir kere
parmaklarımdaki mürekkebi kurutan
cümlelerimi öldüren
kalbime mühür vuran
o sendeki bilinmeyen
nedir bana her fırsatta seni fısıldayan?
30 Haziran 2013 Pazar
yağmurlu bir gece
Yağmurlu bir yaz gecesinden yazıyorum, fena şimşek çarpıyor. Biraz daha böyle yağarsa sel olabilir. Her neyse dostlar, beni dinlemek yazdıklarımı okumak için bloguma tıklayan sevgili tanımadığım insanlar, çok şey yazmak istiyorum, içimdekileri anlatmak istiyorum. Ama siktiğiminin türkçesi yetmiyor galiba derdimi anlatmaya. Olmayınca olmuyor demekki zorlamamak lazımmış. Havadan sudan, sikimsonik yarakkürek şeylerden bahsedeyim bari, derken en iyisi yatmak galiba.
24 Haziran 2013 Pazartesi
Yine kelimelerim yetmiyor, yine türkçem yetmiyor, sensizlik ruhumun sessizliği, uzaklaşmak senden kaçmak gitmek yetmiyor bunlar, başka yüzlerde seni aramak, hiçbiri ama hiçbiri yetmiyor
15 Haziran 2013 Cumartesi
zamanla kabuk kabuk dökülecek güzelliğne değil
yıllar geçtikçe ölmeyecek gözlerine aşık
bir beden
bakışların kelebek etkisi
gözlerin everest
kalbimde
olmuyor, unutmak olmuyor
bir kez bile sevilmeden unutulmuyor
vazgeçtim
vazgeçtim demekle olmuyor
hayır diyor bütün hücrelerin
zaman çaresizliğin afyonu
umut kanserin tek ilacı
yıllar geçtikçe ölmeyecek gözlerine aşık
bir beden
bakışların kelebek etkisi
gözlerin everest
kalbimde
olmuyor, unutmak olmuyor
bir kez bile sevilmeden unutulmuyor
vazgeçtim
vazgeçtim demekle olmuyor
hayır diyor bütün hücrelerin
zaman çaresizliğin afyonu
umut kanserin tek ilacı
8 Haziran 2013 Cumartesi
Kadıkoyde beşiktaşla eminönü iskeleleri arasındaki yolda oturdum, bir sokak sanatçısını dinliyorum. Güneş batarken eski istanbulun yeni istanbula olan küskünlüğünü gözlemliyorum. Saz sesi eşliğinde karlı kayın ormanını dinliyorum. Arada iskeleye yanaşan vapurlara bakıyorum, belki beni terkeden ruhum geri doner diye. Mapusta hani gardiyanın okudugu isim listesi varya, vapur sesleri de benim için öyle burada. Zira bende beton bloklardan kurulu bir cezaevinde gibiyim. Tek penceresi kadıkoydeki bu sahil. BAğrı yanmış haydarpaşa garı geziden çok etkilenmiş. Kulağıma fısıldadı artık hiçbir ateş beni yok edemez. Hiçbir kuvvet beni avm otel ya da başka sermaye yapamaz. Biliyoruz haydarpaşa, sen bize yadigarsın 1900lerden, bırakmayız seni kimselere.
3 Haziran 2013 Pazartesi
#geziparkı
Gözleri kör, kulakları sağır kalpleri mühürlenmiş sözüm ona müslümanlara gelsin
Bu zamanda görmemek lazımmış,
duymamak lazımmış,
zira görürsek duyarsak eğer
polisin halkı nasıl despotca susturmaya çalıştığını,
daha da önemlisi
sorgularsak eğer bir şeyleri,
nasıl müdür oluruz?
nasıl makam mevki sahibi oluruz?
nasıl 5 vakit namaza en lüks model jipimizle gideriz?
göbeğimizi nasıl büyütürüz 3 katlı villamızda rezidansımızda?
daha da önemlisi
görürsek ve duyarksak
nasıl uyuruz kafamızı yastığa koyduğumuzda her gece
çok şükür,
hala kalbimiz kararmamış,
safımız ihtiyar ağaçların arkası
tepkimiz istanbulu esir almış betonlara
yürüyen birleri sayın
onlar artık değil bir
onlar artık pir
ağlama artık eski istanbul,
sana sahip çıkan bir nesilde yetişecek elbet
Bu zamanda görmemek lazımmış,
duymamak lazımmış,
zira görürsek duyarsak eğer
polisin halkı nasıl despotca susturmaya çalıştığını,
daha da önemlisi
sorgularsak eğer bir şeyleri,
nasıl müdür oluruz?
nasıl makam mevki sahibi oluruz?
nasıl 5 vakit namaza en lüks model jipimizle gideriz?
göbeğimizi nasıl büyütürüz 3 katlı villamızda rezidansımızda?
daha da önemlisi
görürsek ve duyarksak
nasıl uyuruz kafamızı yastığa koyduğumuzda her gece
çok şükür,
hala kalbimiz kararmamış,
safımız ihtiyar ağaçların arkası
tepkimiz istanbulu esir almış betonlara
yürüyen birleri sayın
onlar artık değil bir
onlar artık pir
ağlama artık eski istanbul,
sana sahip çıkan bir nesilde yetişecek elbet
30 Mayıs 2013 Perşembe
zaman geçiyor, zaman geçerken keşke geçmişi de alıp götürse, geçmişte yaşananları da. Hatırlamasan geçmişi, geleceği de düşünmesek olmaz mı? çok mu şey istiyorum acaba. Tek istediğim kafamı boşaltmak. Niye neden sorularını sormaktan vazgeçmek kendime. Anlamıyorum kendimi, unutamıyorum..
12 Mayıs 2013 Pazar
mutluluktan haber ver dilek taşı
http://www.youtube.com/watch?v=aGMHjtCDuDo
Evet dostlar dün athenanın konserinden sonra 1 gündür başa sarıp tekrar dinledim şarkının adıdır kendisi. Mutluluktan haber ver dilek taşı..
Ben neden söz verdiğim zaman, sözümü bozamıyorum bilmiyorum. Ah benim bu obsesif kafam, bakalım kaç gün dinleyeceğim bu şarkıyı,
Neden hala unutamıyorum, neden nefret edemiyorum. Hep soruyorum kendime, ah bi nefret etmeyi bilsem, unutmayı da bilicem. 1 sene, 1 sene her gün sabrım biraz daha zorlandı, biraz daha zorlandı. Ruh sağlığım biraz daha zorlandı. Ama yine de nefret edemedim, içimden hiç bir kötü söz geçmedi. İçimden dahi küfür edemedim. Ya içimde azıcık kin nefret olsa unuturdum belki, 2 sene geçmiş hala kafamdan atamadım tamamen yediğim siktiri. içimde söylemek istediklerimi de söylemeden de rahat edemeyeceğim. Bakalım sonumuz ne olacak.
Dilek taşı artık bir haber ver yeşil yeşil bakan kalbimin göçmeninden
11 Mayıs 2013 Cumartesi
Rusyadan hergün bloguma giren insan. Kimsin cok pis merak ediyorum seni, ifşa lütfen :)
11 Nisan 2013 Perşembe
Yazıyı okuyacak olan herkese selamlar,
İşe başladığımdan beri pek blog yazamıyorum. Halbuki eskiden öyle miydi. Bir akşam bir şey yazmasam uyuyamazdım. İçimdeki üzüntüyü buraya dökmeden gözüme uyku girmezdi. Her neyse...
Geçen sene boğaziçinin yeşil çimlerinden, sahada kontrol mühendisliğine... Çok keskin bir geçiş oldu gerçekten, ama güzel bi tarafı var yoruyor adamı, kafan rahat, bi derdin olsa da onu düşünecek vaktin olmuyor, boş boş işlerle uğraşmıyorum. Her şeyden önemlisi erken yatıp erken kalkıyorum. Düzenli hayata bu kadar çabuk adapte olacağımı tahmin etmezdim. En üzüldüğüm nokta ise boğaziçi manzarasından uzak olmak, o manzaraya bakarken insanın ruh hali ayrı bir değişik oluyor. Boşuna büyük şairler boğaziçinden çıkmamış. En çok aradığım şey o manzarada sabahlamak, ay ışığının batışını bitirip güneşin doğuşunu izlemek. Gerçekten paha biçilemez bir şey.O manzara olmasa ne o levent trafiği çekilir, ne de aşk acısı çekilir ne de o ağır dersler. Her şeyi güzel yapan kesinlikle güney kampüs ve eşsiz manzarası, en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere...
İşe başladığımdan beri pek blog yazamıyorum. Halbuki eskiden öyle miydi. Bir akşam bir şey yazmasam uyuyamazdım. İçimdeki üzüntüyü buraya dökmeden gözüme uyku girmezdi. Her neyse...
Geçen sene boğaziçinin yeşil çimlerinden, sahada kontrol mühendisliğine... Çok keskin bir geçiş oldu gerçekten, ama güzel bi tarafı var yoruyor adamı, kafan rahat, bi derdin olsa da onu düşünecek vaktin olmuyor, boş boş işlerle uğraşmıyorum. Her şeyden önemlisi erken yatıp erken kalkıyorum. Düzenli hayata bu kadar çabuk adapte olacağımı tahmin etmezdim. En üzüldüğüm nokta ise boğaziçi manzarasından uzak olmak, o manzaraya bakarken insanın ruh hali ayrı bir değişik oluyor. Boşuna büyük şairler boğaziçinden çıkmamış. En çok aradığım şey o manzarada sabahlamak, ay ışığının batışını bitirip güneşin doğuşunu izlemek. Gerçekten paha biçilemez bir şey.O manzara olmasa ne o levent trafiği çekilir, ne de aşk acısı çekilir ne de o ağır dersler. Her şeyi güzel yapan kesinlikle güney kampüs ve eşsiz manzarası, en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere...
7 Nisan 2013 Pazar
boğaziçi
Dün akşam bu saatlerde
eski dostlarla boğaziçindeydim.
Her bir dost boğazın en güzel köşelerinde
Kuleli,
eski köprü, yeni köprü,
karşıda adını bilmediğim taş yalı,
biraz üzerinde adile sultan
yanımda her daim uzaktan izlediğim ihtiyar hisar,
dertleşiyorduk hep beraber,
uzaktaki kız kulesini izlerken.
Hepsi seni soruyor,
nerede diyorlar deniz gözlü kız
Kim bilir diyorum onlara.
Kimse bilmez seni,
İnan!
gözlerim hep seni aradı arkadan gördüğüm sarı saçlarda.
Gerçi görsem ne fark eder ki.
Bakar mısın bana fotoğraflarda olduğu gibi?
güler mi gözlerin?
bakışların
ah o bakışların...
bir baksa gözlerime
ışıklar saçan yıldızları dizer geceme
...
eski dostlarla boğaziçindeydim.
Her bir dost boğazın en güzel köşelerinde
Kuleli,
eski köprü, yeni köprü,
karşıda adını bilmediğim taş yalı,
biraz üzerinde adile sultan
yanımda her daim uzaktan izlediğim ihtiyar hisar,
dertleşiyorduk hep beraber,
uzaktaki kız kulesini izlerken.
Hepsi seni soruyor,
nerede diyorlar deniz gözlü kız
Kim bilir diyorum onlara.
Kimse bilmez seni,
İnan!
gözlerim hep seni aradı arkadan gördüğüm sarı saçlarda.
Gerçi görsem ne fark eder ki.
Bakar mısın bana fotoğraflarda olduğu gibi?
güler mi gözlerin?
bakışların
ah o bakışların...
bir baksa gözlerime
ışıklar saçan yıldızları dizer geceme
...
5 Mart 2013 Salı
hasretinden prangalar eskittim
Ahmet Ariften, güzel bir şiir
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
13 Ocak 2013 Pazar
bu soğuk kış vaktinde, insanın sadece yatağında yatası geliyor. Bu kışı da diğer kışlardan ayıran ske ske sabah kalkmam herhalde. Bi de pazar sabahları da kalkıyorum yelkene gitmek için. Geçen senelerdeki gibi saat 2ye 3e kadar yatmak yok. Lan o değil de bir aralar neler yazmışım bloga. Depresif durumlar işte. Demekki bütün şairler falan red edildikleri için depresyona giriyorlar sonra da o kafayla yazıyorlar. Şarkı sözü yazanlarda aynı. Kitleleri sallayan şarkı yapabilmek için herhalde cok ağır siktir yemek gerekiyor. Bu konu da tarkanın şarkılarına bakınca şebonun şarkılara bakınca ne demek istediğimi anlarsınız herhalde. Ne demiş tarkan reis, "kır zincirlerini gel aşka dönelim bu gece." İşte bazı insanları bulundukları limana bağlayan ağır zincirleri var. Buna şimdiki nesil zincir demiyor da kriter diyorlar. En çok da evlendirme programlarında görüyoruz bunları, lan oradakiler direk diyor tabi kriterlerim sunlar sunlar diye. Bi de gerçek hayatta insanların içinde olup evlendirme programlarına çıkmak zorunda kalmadıkları anlardaki kriterler var. Gidersin kıza açılmaya calışırsın ya da kız sana acılmaya calışır. Mırın kırın eder bi taraf, içinde bir sürü kriter vardır. Tabi önce karşı tarafın sevgilisi var mı yok mu, onu öğrenmeye calışırsın. Var mı yok mu nasıl emin olacaksın. Direkt sormak da var tabi. Ama konuya bodoslama girmek de kolay olmuyor. Neyse o değil de sıcak cikolata mı yudumlarken kendime o hiç de sormak istemediğim soruyu sordum. Benim neden hiç meriç, kaan yağız, kaya gibi yakın samimi arkadaşlarım yokki. Lan bi arkadaşım da arasın "kanka gel caddedeyim 3 kız var, ortam var gel takılalım" yok mına koyim. Hepsi sap, üniversitedeyken börekçinin önüne bi kaç arkadaş otururduk, sonra bi bakardık 11 kişi olmuşuz, herkes erkek napalım bari maç yapalım diyorduk amk. Aslında bu olay ilk başıma ilkokuldayken gelmişti. Baktım kızlar ip atlıyor voleybol oynuyor. Bir gece de erkek arkadaşlarımı satıp kızların yanında ip atlamaya başladım. Sonra tabi baktım erkek grubundan kopmalar yavaş yavaş başladı. Gittiğim lisede de pek güzel kızla rastlaşamadık. Zaten bir kaç tane güzel kız vardı, onları da hep üst dönem sahiplendi. Neyse zaten ben de lise de mala bağlamış şekilde ders calışırdım. Çok sevdiğim kız arkadaşımı bile öss yüzünden silmiştim kafamdan. Neyse allahtan dersane fen bilimleri merkeziydi. bi de mefe gitmiştim. Hakkaten bir izmirin bir mefin bir de fbmnin kızları meşhurdur bu ülkede. Neyse liseden abazan arkadaşlarım feme gittikleri için kız görünce duvara tırmanıyorlardı. Neyseki üniversite de 1 kaç yıllık bu adamlarla takılma hatasını yaptıktan sonra doğru yola döndüm. Bi ara baya bi arkadaşım bana kız ayarlasana diyordu. Lan ben pezevenk miyim amk neyse şimdi dışarı cıkıcam, 4 tane sap arkadaşımla batak oynıcam. Bu arada özgüven herşeydir arkadaş, allah ne kadar ne verirse versin özgüveni olmayan insan silik silik gezinir. Bunu niye diyorum az önce bi arkadaşım bi kıza acılırkenki istediği akıllardan dolayıydı.
5 Ocak 2013 Cumartesi
66 sonnet
Shakespearenin ingilizcesinden Can Yücelin kalemiyle tekrar yaratılan güzel bir şiir, paylaşmak istedim.
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız koymak var, o koyuyor adama.
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız koymak var, o koyuyor adama.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)