Popüler Yayınlar

30 Ağustos 2011 Salı

ruya gibi

hep o aşk filmlerindeki duygu dolu anları yaşamak isteriz.
tebessümle gözlerine bakmak dalıp gitmek isteriz uzaklara.
omzunu başına dayıyıp yıldızlara bakmak isteriz.
ama öyle midir aşk?
hep başka gözlere bakarız
sonra
başka omuzlarda ağlarız.
inanmayız bir daha

yaklaşıp beklemek, öylece durmak...

yüzünü, kaşlarını, burnunu, sana bakarken utanıp kaçırdığı gözlerini, tebessüm eden dudaklarını seyretmek doyasıya... nefesini hissetmek... beklemekten hiç bu kadar zevk alamamak...

sonra usulca öpmek o adınızı söyleyen dudaklardan... sıcacık bir öpücük kondurmak... utanıp yere düşen başını çenesinden hafifçe tutup kaldırmak ve tekrar o gözlerde kaybolmak...

rûya gibi... sevgili gibi..

28 Ağustos 2011 Pazar

sevdim bir genç kadını


sevdim bir genç kadını
ansam onun adını
herşey beni ona bağlar
kalbim durmadan ağlar

gitti o dönmeyecek
aşkım hiç bitmeyecek
uzun yıllar geçse bile
yaşarım hayaliyle

kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer
bu sesimle ona ersem bana dünyaya değer
ne yazıkki deniz engin şu ufuklar övgün
bilememle doğuyor her yenigün
yarın olsun yarın olsun diye renkler soluyor
neye baksam ne işitsem bana bin dert oluyor
şu karanlık günün elbet gelecektir sonu
KALBİM ÖZLÜYOR ONU
göz bebeğim kap kara etrafı ise kıpkırmızı
soruyorlar neden böyle diye
bir şeytanın soğuk bedeni sanki üzerimde
sevgim nefret
aşkım kabus olmuş
hayallerim
hayallerim ise yangın yerinde unutulmuş
kurtarmaya çalışıyorum
birini kurtarırken ötekinin kül olduğunu görerek
hayallerimle beraber yandığımı bilerek
umutlarım
umutlarım da benle beraber
hiç olmayacağını bildiğim halde hala benimle beraber olan umutlarım
zaman
her şeyin zamana bırakıldığı zamanlar
bize bıyık altında gülen hızlıca akıp giden zaman
dünün aynısını yaşıyoruz gibi geliyor bize
ama yok öyle değil
dökülen her tel
kırışan her ten
zamanın en büyük şahidi bize
tutamıyorum zamanı
bir kez sorsa
anlat dese
beni de tutamazsın
okyanuslar gibi gel gitler yaşıyorum
anlatamıyorum ruhumu


keşke sen de bir günaydın deseydin bana
günüm seninle aydın olsaydı
gözleriminin bebeklerinde gece ay gündüz güneş olsaydın
gülseydin gözlerime bakarak,
kendini görseydin
kendini görürken beni de görseydin
sana ne kadar da ürkerek heyecan içinde baktığımı
sana bakarken ben büyülendim mi yoksa sen bana bakarken büyü bozuldu mu?
bak istanbul da özlemiş seni
kış güneşini görünce yüzümüz gülse de yine de üşütüyo işte ama özledik güneşi
üşütse de göstersin arada yüzünü sevindirsin bizi
bize bir bahar daha versin artık

sevmek için

ölümü isteyen bedenim
bakışının kör ettiği gözlerim
yok olmak isteyen ruhum
yalan olmuş sözlerim
hepsi seni bekler
yaşamak için
görmek için
var olmak için
sevmek için

kimim ben

galatakulesiyim ben
kalabalığın arasından sana bakmaya çalışıyorum
sana, kız kulesine..
boğazın inci tanesine
mavilikler arasından yeşilliklerini seçmeye çalışıyorum
öyle güzel parlıyorsun ki ne solundaki batık gemileri görüyor gözüm ne de sağındaki üsküdarı
bakamıyorum etrafa sen varken
sultanahmet ayasofya galata taksim heryer beni selamlıyor
herkes parmakla gösteriyor
ama ben de seni gözlüyorum.
artık eski ihtişamım yok belki
gökkafesin yanında ufak kalıyorum belki
ama ben değil buna göz yumanlar utansın sadece onlar değil çamlıcadaki metal direkler de utansın.
Heryerden tecavüz edilmiş boğaziçine, ne kadıköy bıraktılar ne beykoz ne beşiktaş.
Korkuyorum birgün sanada değecek elleri
ama sen korkma gece gündüz ben hep seni bekliyorum.
Hazerfen Çelebiyle sana haber yolladım..
biz neler gördük beraber..
ama daha çok şey göreceğiz.
biz ne savaşlar gördük ama hiçbir savaş 21. yuzyılın
canavarlarından daha fazla zarar vermemiştir bize.
gözleri kapalı istanbulun
bir sen varsın bizi aydınlatan
sen de söndürme fenerini
bak bir kez daha gözlerime
el ele verip gidelim kuzeye
beton binalara bakacağımıza
yeşilliğe dalalım orada..
korkma kaybetmem senin gözlerini o yeşillikte
bir gördüm o ışıltıyı
ama pir sevdim anlamsızca
oysaki
ne ben boğazı aşar sana ulaşırım
ne de yeşillikler içinde beraber kaybolabiliriz.
Herkes yerinde iyi galiba
Hayal işte
kurması bedava...
sen iste
marmara dalgalansın taşırsın seni karaköye
ya da sen iste
deprem olsun ben dalayım marmaraya
ama işte
istemezsin
niye istemezsin biliyor musun?
çünkü sende yalan dünyanın üzerine nankör insanların kurduğu bir taşsın

25 Ağustos 2011 Perşembe

bunu kesin anlatmayalım

Çok değil yarım saat öncesi spordan çıktım 319la eve geliyorum. Kulağımda kulaklık müzik dinliyorum, neyse en arkada yer boşaldı oturdum. Sonra önümdeki koltuka cam kenarında oturan kadın inmek için müsade istedi adam da müsade etti ama kadın artık adamı beğenmedi mi nedir adamı kaldırdı ve öyle çıktı koltuktan, ne olduysa o sırada oldu yanımda oturan benm 2 bilemedin 3 katım olan çocuk abi bu kadınlar niye böyle ya diye sormaz mı bende rahatsız heralde falan dedim. O da nasıl rahatsız kafadan mı diye sordu. O an anlamıştım çocuğun kafa süperdi :D devamı da geldi zaten, ikinci sorusu kaça gidiyon abi oldu bende üniversiteye dedim. O abi sen kendini kurtarmışsın demezmi işe başlayınca kaç para maaş alıcan sorusu ise daha güzeldi bende 5bin tl diyince iyice gözleri açıldı. Sonra 96 doğumlu kardeşim bana nasihat vermeye başladı abi oku ya bizim gibi olma sen, bak bize bulaşıkhanede çalışıyoruz. abi ben liseyi bitirsem benden adam olur mu üniversite okumam şart mı ne okiyim abi...... bir sürü soru bende sakin sakin çocuğa cevap veriyorum. Allah bol bol vermiş ama beyin koymamış cocuga yapacak bir şey yok. Bu da öyle saçma salak bir anım. Ulan nerden buluyo böyle tipler beni hiç anlamam nasıl bi enerji çekiyorsa artık bana bunları

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Galatasaraylılık

tarih->> 24.08.2011
yıllar önce 24.08.2001 GS süper kupayı kaldırmıştır. Dahada yıllar önce sene 95 fenerbahçe şampiyon olmuş. İlk hatırladığım şampiyonluk, henüz hayrettin diyemiyorum. Sokaktaki abilerim hayvettin dememle dalga geçiyorlar. Bense sarı kırmızıya o zaman aşık olmuştum. Sonrası cocukluğumdaki mükemmel aşklar gibi geliyordu. Türkiye de rakibimiz olmadığı gibi avrupanın en büyüklerine şampiyonlar liginde kafa tutuyorduk.
Şuanki 4 3 3 barcelona sistemini biz o zaman fatih hocayla uyguluyorduk. Suat okan emre baklavasının önünde arif hagi ve hakan vardı. Serbest vuruş olunca inanın penaltıdan daha çok sevinirdik. Sokakta sabahtan akşama kadar futbol oynarken, ayağımızda top varsa dilimizde de haginin hakanın isimleri dolaşırdı. Sol ayak olduğum için ben hep hagi derdim kendime. Artık lig şampiyonluğu kesmiyordu bizi, bir juventus gs maçıydı, ercan taner golü kaçıran hakana yapma be hakan ne yaptın demesini hiç unutamam. Herkes kendi stadına cehennem der ya bizim ki öyle değildi, oraya avrupalılar ali samiyen hell dediler. Çünkü biz oraya MANUnun altın jenerasyonunu gömmüştük, biz oraya Barcayı milanı madridi kısacası tüm avrupayı gömmüştük. Sonrası ise chealseden yediğimiz 5 golün sonrasında başlayan uefa serüveni. Sonrası kupa, ne zaman izlesem gözlerim dolar tüylerim dikenlenir. Ve tarih 24 ağustos 2000 monaco finali, hakan şükür ve terim yok ama jardel ve lucescu var bu sefer. Casillasa futbolu öğreten golcü kim diye sorarsanız bu kesinlikle Jardeldir. Sonraki yılda lucescuyla avrupada fırtınalar estirmeye devam ediyorduk. Nasıl ki avrupa fatihi osmanlı çökme dönemine girdiyse bir başka avrupa fatihi galatasarayda içindeki bizans oyunlarına dayanamayıp çökme dönemine girmiştir. Evet belki bugün real madritten 5 yiyeceğiz. Çünkü los galacticosa karşı engel koyacak türki gibi güçlü oyuncularla dolu fedakar yabancılarla dolu bir galatasaray yok. Fatih Terim sabriyle enginle kazımla ne kadar ileri gidebilir bilemeyiz. Ama yapacak bir şey yok aşk bu
seviyorum işte uefa kupası olduğu için değil, cocukluğumun en masum günlerinde giydiğim sarı kırmızı forma için seviyorum. Dünyaya türkleri tekrar hatırlattığı için seviyorum.
Bir gün gsnin resmi sitesine girdim ve kuruluş tarihine baktım.
Ali Sami Yen'in müthiş cümleleri en az fatihin cümleleri kadar beynime işlemişti.
amacımız ingiliz takımları gibi toplu halde oynamak ve avrupalı takımları yenmekti.
O gün iyiki sarı kırmızıya aşık olmuşum dedim.
Çocukluğumda çok iyi top oynardım ama sürekli ev değiştirmemiz nedeniyle ve ailemin futbol düşmanlığı nedeniyle profesyonel olarak bi klupte oynayamıştım. Sonra 8. sınıfa geldiğimde toptan bana fayda gelmeyeceğini anladığım an deli gibi lgsye çalışmaya başlamıştım. Amacım GS lisesini, mektebi sultaniyi kazanmaktı. Çok yaklaşmıştım, o kadar imkansızlıklar içinde çalışmıştım ki ama yine de kazanmak istemiştim. 2 soru daha fazla çözebilseydim o liseye gidebilecektim. O da olmadı. Sonrası futboldan uzak yıllar, okuduğum lise eğitim açısından iyi olmasına rağmen sportif açıdan rezaletti. Kesinlikle top oynamak yasaktı, artık mahallede de top oynamaz olmuştum. Yaşama amaçlarımdan biri daha ölüp gitmişti. Her şeye rağmen içimdeki sarı kırmızı aşk ölmüyordu

yağmur yağıyordu

yolda yürüyordum
baharın en sert yağmurlarından birine yakalanmıştım
üzerimde ince bir mont
yavaş yavaş yürüyordum
yağmurun bedenimi ıslatmasını hissediyordum
aşk ateşiyle kavrulan yüreğimi söndürmesi içindi hepsi
yavaş yavaş yürüyordum
o da ne
damarlarımı kundaklayan kıvılcımları hissetmeye başlamıştım
sönmüyordu
sönmüyordu işte
ısınmak için yanan alev
artık kontrol edilemiyordu
yakınlaştığım yabancı uzaktan tanıdığa bakar gibi baktı
artık yağmurları istemiyordu ruhum
koşarak uzaklaştım
kimse sormuyordu
mustafa
neden gözlerin görüyor ama bakmıyor?
neden kulakların işitiyor ama duymuyor?
neden kalbin dinliyor da anlamıyor
bir bakışla bedenini yakan gözlere
biraz daha baksan ne olurdu be mustafa
buz gibi serttin hani
sert olduğun kadar bu kadar da kolay mı erimek?
vazgeçmek yaşamdan?
aşka düşmek
cehenneme düşmek mi demek.
bir bakış ki göz bebeklerime işlemiş
bir cümle ki kalbimi tutsak etmiş
böyle miymiş aşka düşmek
ölmeyi umursamadan yaşamak mıymış
inanın bilmiyorum.
soruyorum her gece kendime
kendimde benim gibi bilmiyor işte

vedaları olmayan bir insanım
herkes odun der bana
ama veda edemiyorum işte sevdiklerime
ben sussam bile gözlerim gitme kal diye bağırıyor işte
veda edemeyecek kadar duygusal hislerim var benim
olmuyor işte

bir şeyler eksik
müziğin notaları gibi
bir şeyler eksik
o eksik işte
o eksikken ben fazlayım dünyaya sanki
hani o filmlerde mutlu olan aşkların arkasında pusuya yatanlar varya
işte öyle bir şeyim bende
beni eksik bırakanın eksikliği de hiç giderilmesin
işte öyle bir kötüyüm artık bende
soruyorum kendime neden böylesin diye
ah sormaz olaydım
o da bana sordu
neden mi şeytanın safındayım artık? dedi
çünküsü üç nokta kadar uzun
...
ama inanın hala sessiz bekleyişlerinden başka bir şeytanlığı yok
ilahi terazinin dengelenmesini bekleyecek kadar "kötü"
alacaklı kadar "haksız"
veresiye veren bakkal kadar "suçlu"

23 Ağustos 2011 Salı

yine yeni yeniden

yüreğimdeki fırtına dinmedi hala
titrerdim,isterdim seni hep kollarımda
yine bana gel
yana yana yine ben sev


hadi beni yine sev
beni deli deli sev
beni yine yine,yeni yeni,yine yine yeniden sev


ben yandıkça bağrımda sönmez ateş
gece yıldız tenimde,gündüz güneş

Sezen Aksu

8 Ağustos 2011 Pazartesi

bir kalem verdiler
bir de kağıt
yaz dediler
yazıyoruz işte
herkesin kendini dürüst sandığı
herkesin masum olduğu bir dünyayı yazıyorum.
sorsan herkesin ilk nefret ettiği şey yalan
ama dedim ya yazıyorum diye
önce yalanları yazıyorum
sonra samimiyetsizliği
sorsan herkes iyi
denizden mürekkep vermişler kalemime
her şeyi yazayım diye
ama sorsalar bana
yeter mi diye
yetmez.
yetmez çünkü
içim öyle bir dolmuşki
ırmaklar taşar denizlere sığmaz okyanuslar tsunami olur
ama yetmez
yetmez dünyanın samimiyetsiz düzeni
doğru söylemenin patavatsızlık olduğu bir düzeni...
en büyük patavatsız benim belki de
kimsenin sevmediği doğrular
herkesi rahatsız eden doğrular
yalan mecbur kılan sevgiler
sevgileri yalan eden ihanetler
masumiyeti yok eden ihtiraslar
eskiden sevmek ne kolaydı
masumiyeti sevmek
mumu çabuk sönen yalanlar
art niyetsiz bakışları sevmek
ilk heyecan gibi
henüz kararmamış kalpleri sevmek
ilk aşk gibi
kimseyi kırmamış dudakları sevmek
ilk öpücük gibi
yok işte ama
rüyalarda bile kalmamış
şimdilerde
yalnızlığı sevmek
kimsesizliği sevmek
ama bir gün tekrar sevmek de olacak
ama bakışmadan
ama sevişmeden
ama yalanlara inanarak
alacağım teknenin hayalini kurarak yaşamak
beklediğim günler tek tek ölüyor
tıpkı tek tek dökülen saçlarım gibi
parıltısını her gün biraz daha kaybeden gözlerim gibi
suçunu yanında taşıyan katil gibi
gemilerini yakan kaptan gibi
bazen naparsan yap
vermezler
ne kadar iyi olursan ol
yetmez
şeytana ruhunu satanların kral olduğu dünyada