Popüler Yayınlar

24 Ağustos 2011 Çarşamba

yağmur yağıyordu

yolda yürüyordum
baharın en sert yağmurlarından birine yakalanmıştım
üzerimde ince bir mont
yavaş yavaş yürüyordum
yağmurun bedenimi ıslatmasını hissediyordum
aşk ateşiyle kavrulan yüreğimi söndürmesi içindi hepsi
yavaş yavaş yürüyordum
o da ne
damarlarımı kundaklayan kıvılcımları hissetmeye başlamıştım
sönmüyordu
sönmüyordu işte
ısınmak için yanan alev
artık kontrol edilemiyordu
yakınlaştığım yabancı uzaktan tanıdığa bakar gibi baktı
artık yağmurları istemiyordu ruhum
koşarak uzaklaştım
kimse sormuyordu
mustafa
neden gözlerin görüyor ama bakmıyor?
neden kulakların işitiyor ama duymuyor?
neden kalbin dinliyor da anlamıyor
bir bakışla bedenini yakan gözlere
biraz daha baksan ne olurdu be mustafa
buz gibi serttin hani
sert olduğun kadar bu kadar da kolay mı erimek?
vazgeçmek yaşamdan?
aşka düşmek
cehenneme düşmek mi demek.
bir bakış ki göz bebeklerime işlemiş
bir cümle ki kalbimi tutsak etmiş
böyle miymiş aşka düşmek
ölmeyi umursamadan yaşamak mıymış
inanın bilmiyorum.
soruyorum her gece kendime
kendimde benim gibi bilmiyor işte

vedaları olmayan bir insanım
herkes odun der bana
ama veda edemiyorum işte sevdiklerime
ben sussam bile gözlerim gitme kal diye bağırıyor işte
veda edemeyecek kadar duygusal hislerim var benim
olmuyor işte

bir şeyler eksik
müziğin notaları gibi
bir şeyler eksik
o eksik işte
o eksikken ben fazlayım dünyaya sanki
hani o filmlerde mutlu olan aşkların arkasında pusuya yatanlar varya
işte öyle bir şeyim bende
beni eksik bırakanın eksikliği de hiç giderilmesin
işte öyle bir kötüyüm artık bende
soruyorum kendime neden böylesin diye
ah sormaz olaydım
o da bana sordu
neden mi şeytanın safındayım artık? dedi
çünküsü üç nokta kadar uzun
...
ama inanın hala sessiz bekleyişlerinden başka bir şeytanlığı yok
ilahi terazinin dengelenmesini bekleyecek kadar "kötü"
alacaklı kadar "haksız"
veresiye veren bakkal kadar "suçlu"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder