Popüler Yayınlar

29 Ekim 2011 Cumartesi

nasıl geçti habersiz

Nasil geçti habersiz..o güzelim yillarim
Bazen gözyasi oldu.. bazen içli bir sarki
Her anini eksiksiz .. dün gibi hatirlarim
Dudaklarimda tuzun
Içimde durur askin

Hani o saçlarina taç yaptigim çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylanlarin pinari
Hani kuslar agaclar..binbir renkli çiçekler
Nasil yakalamistik saçlarindan bahari

Ben hala o günleri anarsam yasiyorum
Sanki mutlulugumuz geri gelecek gibi
Hala güzelligini kalbimde tasiyorum
Dalindan koparilmis
Beyaz bir çiçek gibi

Türk sanat musikisinn en güzel örneklerinden biriyle yine sizlerin karşınızdayım. Siz kimsiniz bilmiorum ama ben türk sanat musikisini, udu neyi cok seviyorum.

Aşkların en güzellerinin ölümsüzleştiği şarkı sözlerinin; en güzel seslerle dansıdır, Turk sanat musikisi... Alır götürür sizi sandalyenizden, bir bakmışsınız eski aşkınızla her zaman buluştuğunuz yerde birbirinize ürkek ürkek bakarsınız, boğaziçini izlersiniz beraber ya da bir bakmışsınız kız kulesinin tepesinde gelen gemileri seyir ediyorsunuz. İşte böyledir türk sanat musikisi..

Kavuşamadığınız aşkların en güzel tesellisidir türk sanat musikisi eşliğinde döktünüz yaşlarınız.Hiç denediz mi söylemeyi, eğer denerseniz bilin ki sesiniz sizi ele verir. Aşkınızın hasreti kadar uzar o bamteliniz, hani aşkınızı derdinizi kimseye anlatamazsınız ya, işte o an herkes anlar sizin aşkınızı

11 Ekim 2011 Salı

son bahar

bugün çok güzel bir gündü. Sabah kalktım tabi sabah derken saat 10 da neyse yine ilk dersi kaçırdıktan 2. dersin de ilk dersini kaçırdıktan sonra ilk mekatronik dersine girdim. Neyse dersi siktir et, yurt işini ve buhaka kesin kayıtı hallettikten sonra yoğun sağanak yağmur altında bebeğe yürümeye karar verdim. O kadar güzel yağıyordu ki yavaşça indim aşağıya, böyle bebeğe inen yoldaki ağaçların arasından yağmurun sesi saçlarına inişi falan o kadar güzel ki anlatamam, yaşamak yağmurdan zevk almak lazım. Tabii ki kimse sevmez böyle şeyleri kapalı bulutlu yağmurlu havayı sevmezler, hemen şemsiyelerini asarlar kafalarına. Yok arkadaş yağmurdan öleceğimi bilsem yine de şemsiye kullanmam. Boğaziçi ayrı bir güzeldi bugün nedense. Neyse otobüse bindim ve beşiktaşa geldim. Dürümcede dürümü yedikten sonra vapura bindim, her zamanki gibi çayımı alıp dışarı çıktım. Hava soğuk olduğundan pek kimse yoktu dışarıda. Gerçi daha o kış soğuğu yoktu ama olsun özlemişim soğuk havada rüzgar eserken çayımı yudumlayıp içimi ısıtmayı. Kadıköy'de indiğimde trafik müthişti. Yürüyerek spor merkezine gittim. Her neyse işte bugün de böyle bir gündü.

6 Ekim 2011 Perşembe

sevgiler sokağı

sevgiler sokağına girdim
çıkarım sanıyordum
yanılmışım
çıkmaz sokakmış
sokağın sonuna geldiğimde bir bahçeli ev gördüm
yem yeşildi
yeşillikler arasında sarı laleler
sarı laleleri sulayan ufak bir kanal
dalmışım işte orada
öyle bir dalmışım ki tekrar nefes almaya çalıştığımda
çoktan ölmüştüm ben
ölmüşüm işte nasıl ölmüşüm diye sormayın bana
beni öldürenler zehirli laleye de suç bulmayın
ona bakarken kör de olsam
onu izlerken kendimi de kaybetsem
onu elime aldığımda ölsem de
suç bulmayın sarı çiçeğe
yeşilliği ancak bu kadar güzel bize izlettirebilirdi bir lale
sonrası
bildiğiniz şeyler işte
önce soğuk bir odada beklemek
ya da tenim mi soğumuştu
ne zaman ısındılar ki zaten
siz bilmezsiniz tabii ki
elinizi nefesle ısıtmanın ne demek olduğunu
narin lalem daha hiç kış görmedi
acaba kışın ne yapacak diye düşünmekten
kıldan köprüden uçuruma sürüklenmişim
zebaniler burada
onlar sevgiler sokağındaki kimsesizleri kullanırlarmış
çünkü en iyi onlar yanmayı bilirlermiş
bu öyle alevler içinde yanmak değil
soğuktan titreyerek yanmak
parmak uçlarından başlar dudaklarına kadar devam eder
artık titreyecek haliniz kalmamıştır
işte cehennem böyle birşey
dondurucu soğuktan atarlar alevin içine
yanarak bağırışlarınız duyulmasın
sesiniz çıkmasın diye
işte o an gözlerinizdeki çaresizliktir en büyük haykırışlarınız
sevgiler sokağında rastlaştığınız bir dostunuzu ararsınız
şefaat etsin diye
herkes öldürdüğü sevginin şefaatçisi olacak işte o gün
gözleriyle öldürenler gözleriyle
bıcaklarıyla öldürenler bıçaklarıyla
şefaat edecekler
ama bu şefaat öyle şefaat değil işte
öyle bir şefaat ki bu
anında siz bulacaksınız kendinizi o alevlerin içinde
sevgiler sokağında kaybolmak böyle bir şey
sonra kara gözlü biri gelecek
ve bizi alıp ebediyete götürecek

3 Ekim 2011 Pazartesi

counter-strike 1.5

90ların sonu 2000lerin başında hayatıma giren bilgisayar oyunlarının en eskilerinden birisidir counter-strike. Ama hala severek, isteyerek zevkle oynarım bu oyunu. Tabii şimdi counter strike başlığını gören bazı arkadaşlar yıl 2011 ne counter'ı yeaaa diyebilirler. Boş vaktiniz bolsa bence de boş verin CS'yi ama siz de yoğun işleri olan bir çalışansanız, CS ideal bir oyundur. Önce botlara karşı oynayın geliştirin kendinizi, böylece internetten oynarken olası dalgalardan kurtulmuş olursunuz. Oyun çok basit, bir tarafta polisler karşıda teröristler. 3 türlü de görev vardır. Birincisi polisler tarafından VIP'yı gerekli bölgeye götürmek, ikincisi teröristler tarafından kurulan bombayı imha etmek, üçüncüsü ise rehineleri kurtarmak. Oyunda sayısız harita vardır. Benim hatırladığım en eski modeli 1.3 daha sonra 1.4 ve 1.5 çıktı, daha sonra 1.6 ve source çıktıysa da. En uzun süre oynanan modeli 1.5tir, en azından ben ve bizim cafe yıllardır canımız sıkıldıkça 1.5 oynarız. Neden derseniz, denemedik mi sanıyorsunuz 1.6yı ya da source'u ikisini de denedik; ama bazen yaptığınız yenilikler müşteriler tarafından benimsenmeyebilir, örneğin 1.6 da özel bir kalkan yapmışlar onu takınca ancak gözünden vurabilirsen öldürebiliyorsun veya arkadan. Hiç olmamıştı o, insanlar yani biz orada yardıra yardıra savaşmak istiyoruz, oyun %100 gerçek olacak diye bir kaide yokki. Ben bu durumu defansif futbol oynayan takımlara benzetiyorum. euro 2004'de kim size şampiyon oldu desem kimse hatırlamaz ama inanın bütün futbolseverler euro 2008deki Türkiye'yi unutamazlar. Grafiklere gelirsek, tabii ki CS 1.5 1.6 ya da source kadar iyi değil ama yine de gideri var bence. Oyunun en güzel yanının ise quit yapınca kafanın rahat olmasıdır. Örneğin knight online ya da wow oynayınca sürekli aklınız orada olacaktır. Bazi tipler vardı, millet 80 olmuş ben hala 79um diye tribe giriyorlardı. Sormayın dostlar o kadar sarıyor ki bu onlayn karakter geliştirmeli oyunlar, uykumda bile level kastığımı hatırlarım. Neyse konumuz bu değil, konumuza geri dönelim. Şimdi konumuza geri dönmüşken, mesela sokakta veya okulda arkadaşlarınız olacaktır. Onlara "abi CS 1.5 ne güzel oyun ya acayip sarıyor" dediğinizde sizi önce eziklemeye çalışacaklardır. Böyle alaylı bakışlar falan, sonra kendinden emin tavırlarla "olum sen hala CSmi oynuosun, şu oyun çıktı şöyle güzel falan filan" diyecekler. Onları hiç aldırmayın zira onlar CSyi becerememiş insanlardır. Şimdi becerememekten kastım nedir diye sorarsanız eğer. CS 1.5 refleks oyunudur. Refleksleriniz iyiyse kafadan alayını indirirsiniz. Sene 2003, ingiliz serverinde oynarken, japonyadan yüksek hızlı internetle bağlanan microsoft.com rumuzlu arkadaş sürekli tk atıyordu.(tk atmak->> tek başına tüm takımı öldürmek demektir. açılımı team kill,) Adam CSnin en meşhur haritalarından biri olan aztec de ön kapıdan bir çıkıyordu, teker teker tek kuşunla kafadan 5 kişiyi indirip asmaya dönüyordu. Oradan da rushlayarak(ani saldırı, türkçe karşılığı saçma oldu biraz oynayınca sizde anlayacaksınız rushlamayı) küçüğe gelir arkadan kalanları toplardı. Oyun her ne kadar 2003 gibi yapılsa da 3d ses düşünülmüştü. Yani iyi ses kasan oyunda bir adım değil pir adım öne geçerdi. O derece önemlidir ses kasmak. Sesleri iyi takip ederseniz düşmanın nereden kaç kişi geldiğini anlayabiliyorsunuz. Dediğim gibi oyunda ses kasmak kadar reflekste önemlidir. Biri sizin vücudunuza ateş ederken siz onu dönüp vurmanız için fazla vaktiniz yoktur. 2 saniye içinde ateş açılan yeri seçmeniz ve kafayı hedef almanız gereklidir. Çünkü kafaya isabet olursa tek kurşunla bir çok silahla öldürebiliyorsunuz. Benim favori silahım deagle'dı Her neyse her silahı tek tek tanıtacak halimiz yok ama deagle bir başkaydı. tek şarjörde 7 mermi var ama mermiler çok güçlü, hedefi iyi görürseniz 2 kurşunda adam yere yığılır. Oyun oynarken sizi en çok sinir edecek şeyse vuramadığınız adam tarafından kafadan kurşun yemektir. Mesela bir adamı gördünüz ateş açıyorsunuz ama bir türlü isabet tutturamıyorsunuz bu arada o adamın dönüp size tek atması, sizi gerçekten çileden çıkaracaktır. Bireysel refleks kadar taktikte çok önemlidir. Clan(CS klubü gibi birşey) maçlarında da takımınızda sıra dışı bir arkadaş yoksa taktik bir başka önemlidir. Ne kadar önemli olduğunu bir clan savaşında yaşananları anlatarak cümlelerimi bitirmek istiyorum.
harita: de_nuke(bomba çözme görevi)
teröristler nuke haritasındaki nükleer reaktörlerin bulunduğu depoya bombayı kurmuşlar ve polisleri beklemektedirler. C4 tipi patlayıcının patlaması için 10 saniye süre kalmıştır. zamanın gelmesini sabırla bekleyen 3D clanı 9. saniyede teröristlerin pustukları yerlere flash bombaları atarak saldırıya geçtiler. Flash bombalarla kör olan teröristlerin saf dışı kaldığı 5 saniyelik sürede cengaver polislerden biri bombanın olduğu yere atladı ve bombayı çözdü. Teröristlerin gözleri açıldığında ise "görev tamamlandı" sesi çokdan anons edilmişti bile.
herkese selam
başlıksız bir gece yazısıyla daha başbaşayız. Gerçi herkes kim işte bu büyük bir sır ancak biliyorum ki bir gün benim blogu tıklayan herkes, herkes olacak. Oradaki virgüle dikkat o olmasa anlatım bozukluluğu olurdu. Her neyse konumuza dönelim diyeceğim de konumuz nedir ki? Ben de bilmiyorum sadece yatmadan önce saçmalayıp öyle yatmak istedim. Hala okulun açıldığına alışamadım. İçimde buruk bir sevinç var. Şaka lan şaka ne sevinci amk. Gayet bir ay daha tatile varım derdim. Ama ne yapalım son sınıfa geçtik, okulda biticek cok daha fazla üzülecem. Niye çünkü artık hep çalışcaz ölene kadar. keşke okul bitmeden ölsem. yani tamam cok suçumuz olsada sagopa kajmer gibi düşünürsek
hesabım ağırdır vardır şerrim de ama kalanı hayırdır.
İşte o kalanın yüzdesinin düşmemesi için fazla yaşamak pek de iyi bir şey değil kanımca ama allah yürü ya kulum der para çok kazanırız cok hayıra harcarız o zaman iş değişir. Her neyse dostlar eğer buhak sınavını geçebilirsem yamaç paraşütüne başlıyacağım. Bayağı eğlenceli bir şeye benziyo. Eğer kısmet olursa girmem, havadaki izlenimleri satırlara dökmeyi çok istiyorum.