Popüler Yayınlar

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Suskunlar

İhsan Oktay Anar'ın post modern romanıdır. Şuana kadar okuduğum kitaplar arasında en çok sevdiğim kitaptır. Kitabın arka kapağında şöyle yazar.

Eflatun rengi hayaller kuran bir suskunun sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikaye eden bir adamın alcakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise , muzip bir tebessüme size eşlik edecek, sessizce.... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvani düşlerin gerçekliğinde sema edeceksiniz ve bu düşlerden adeta başınız dönecek.

Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü suskunlar sessizliğin oldugu kadar seslerin ve sözlerin, yani musikinin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin nefesini üfleyen ve ona can veren bir adamın hayallerinin ete kemğie bürünmüş kahramanları en az sizler kadar gerçektir; ya da siz en az onlar kadar bir düş ürünü....

Bir meczup aşkı tattı, bir aşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Neva, belki de herkesin aşık oldugu bir kadının pür hayaliydi. Hayalet avcısı kendi ruhunu yakalamaya calıştı Zahir ve Batın ise zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş haliydi.

Hele kitapta bir mevlevi dervişinin sözü vardır ki beni en umutsuz olduğum anda tekrar hayata bağlar.
"Sen sadece biz sana gel dediğimiz için gelmedin, onlar da sana git dediği için geldin.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Nazım Reyiz Yazmış!

Dün "canım" olan yarın "düşmanım" olmaz benim..
Yaşananların hatırı hep saklı kalır Hatırları sorulur selamları hep alınır...
"Sildiklerim" vardır bir de !
Onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır
Adları anılmaz hatırları sorulmaz sadece beddualarımdır...
Vicdanla birlikte.. "şeref" ararım ben sevdiklerimde;
Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim..
Zaman gelir "şerefsizleri" de severim..
Her yerde gözüm kulağım vardır benim
"Eksik söylemek yalan söylemek değildir !" mantığındaki
Beni değil kendini kandırır yalnızca...
Bilmezden gelişlerim aptala yatışlarım
Kaybetme korkumdan değil, karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır..."inkar" olmaz benim hayatımda..
Yaşananı "yaşanmamış" saymam
Sayanlarıda saymam...
Kelimelere sığmaz sayfalar sürer beni anlatmak
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın;
Yaşayan bilir beni..
Yaşamayan anlamaz...
Ağırdır sevmelerimHer "YÜREK" taşıyamaz..
Büyüktür umutlarım Her "OMUZ" kaldıramaz..

Nazım Hikmet .

21 Haziran 2011 Salı

ezel

ve sonunda ezel biter,
dünkü bölümü gerçekten çok iyiydi. Gözlerim doldu yani o derece, tabii ki sadece bir dizi bu ama normal bir dizi değil, aşk-ı memnu da mutsuz sonla bitmişti, bu da bize üzen bir sonla bitti, ömerle eyşan beraber öldüler belki ama öteki tarafta kavuşurlar mı bilinmez. İntikam intikam diye deliren ezel ne kankası cengoyu öldürebildi ne aşkı eyşanı öldürebildi ne de ağabeyi saydığı kerpeten aliyi öldürebildi. Demekki aşk intikamdan daha güçlüymüş, cengizi zamanında öldürseydi belki böyle olmayacaktı. Ama işte kıyamadı demekki kankasına. Sonunda hepsi öldü, kimsesiz cengo tek başına, eyşanla ömer beraber öldüler. Vedalaşma sahnelerini izlemeye yürek dayanmadı, Kenan İmirzalıoğlu da manken olduğu kadar oyuncu olduğunuda bize göstermiş oldu.

Aşk öyle bir büyü ki her şeye rağmen herkese rağmen yine de onu sevmek onsuz yaşayamamak...

16 Haziran 2011 Perşembe

bugünler

bugünlerde yine sadece Ayna dinliyorum...
hicran, anlatmalıymış meğer, ölünce sevemezsem seni, yeniden de sevebiliriz, nefes ve diğerleri...
Hepsi ayrı yerlere götürüyor.
Gözlerim tıpkı çocukluğumdaki gibi
hemen doluyor;
ama tutuyorum
dokunan yok bam telime,
bir dokunsalar pir damla göz yaşı akacak kalbimden
sıkıntılar sarıyor gecelerimi,
uykumu aldın yine benden
şimdi yine neden diyorum
ne olurdu ki diyorum
sonra keşke diyorum,
uzaklara her daldığımda yine seni düşünürken kendimi buluyorum
bedenim ruhsuz geziyor
ruhum hala seni bıraktığım yerde
kadıköy beşiktaş iskelesinde...
yok işte olmuyor öyle ha dedin mi unutulmuyor
zabıtalar hasarlı kalbime mühür vurana kadar
seni bekleyecek yıkık gönlüm
enkaz olacağım günü inan ben de bilmiyorum
geri kalanını ifade edemiyorum
üç nokta koyacak kadar uzun cümlelerim var
ama sen yoksun
...
-------|
| o<-< |
-------|

15 Haziran 2011 Çarşamba

galata kulesinin platonik aşkı

Sen kız kulesisin
Kimselerin ulaşamadığı ıssız adacığından
Gemilere gece parıltınla yön verirsin
Ama gündüz hiçbirine liman olmazsın
Her gelen gemi
Feneriyle göz kırpar sana
Büyüklükleriyle seni etkilemeye çalışırlar
Bense
Tepeden ters ters gemilere bakarım
Gelişlerini tedirginlikle
Gidişlerini zafer kazanmış komutan edasıyla gözlerim
Gözlerim ufka bakar, yeni yabancı gözlerim
Senin gönlün ise Eiffel’de
Ama ne Eiffel İstanbul’da
Ne pariste deniz var
Ne de sen paristesin.
Sen Eiffeli andıran camlıcadaki metal yığınları gözlersin
Bense arkandan seni gözlerim
Üsküdar vapuruyla gelen martılar kulağıma fısıldar
Seni fısıldar
Derlerki:
Bir gece söndürecek fenerini son vapurla atlayıp kaçacak sana
Gemiler yolunu kaybedecek
Üsküdar kararacak
Martılar adasız kalacak
Boğaziçi su adanın olacak
Biz ise el ele istiklali aşıp taksimin göbeğine konacağız.
Sonra herkes bizi izleyecek
Özgürlük anıtı etrafındaki raksımızı,
Gümüşsuyundan kabataşa ineceğiz
Dolmabahçe saat kulesini yanımıza alıp
Eski İstanbul’u konuşacağız
Vapura atlayıp modalardan geçip adalara varacağız.
Kimsenin olmadığı kaşık adasına sığınacağız
Sadece ikimiz
Sen ve ben
Göz göze geleceğiz
Ben gözlerine bakıp fal bakacağım
Her seferinde sevmiyor çıkacak
Ama bir daha bir daha
Sıkılmadan
Küsmeden
Darılmadan
Tekrar bakacağım
kendimi arayacağım göz bebeklerinde
bekleyeceğim o günü
o günü arafta cennete girmek için bekleyen insanlar gibi bekleyeceğim
o günü cehennemde günahlarının yanıp tükenmesini bekleyen insanlar gibi bekleyeceğim
cennet bahçelerinde aşık olmadım ki sana ben
cehennemde yanarken unutayım
peki sen yansan ben mutlu olur muyum hurilerle
Kıldan köprünün kenarında beklerim seni
Cennetin her yeri yeşil olsa ne
Senin gözlerindeki yeşillik süslemiyorsa eğer

14 Haziran 2011 Salı

ezel

ezel
olmadı yine mutlu sonla bitmedi dizi,
geldi bir yılan ama hep aynı yılan sürekli diziyi zehirledi. O iki aşık birbirine kavuşamadı. Aşk üçgeni varsa sonu hep mutsuzlukmuş bunu anladım. Merhamet etmemek gerektiğin öğrendim. Size ihanet edenleri ya sileceksin ya da yaptıklarını sineye çekeceksin intikam almak sadece intikam kanlarıyla sulanmıyormuş, aslında daha çok masum kanlarıyla sulanıyormuş. Dizideki tüm masum karakterler hepsi öldü, sonra öldürenler öldü ve en son dizinin başlangıç sebebi kanka cengizin satışı dizinin sonunda da kendisini gösterdi.
Ve anladım ki
öldüremediğimiz şeyler ecelimiz olurmuş
evvelde bıraktıklarımız ezelde de bizimleymiş.
merhamet ettiklerimiz en büyük düşmanımızmış.
silemediğimiz aşklarımız kavuşsak da kavuşmasak da bizi harap edermiş,
başlamadan bitirdiklerimiz, başlamadıkları için bitmiyormuş.

off be nasıl bir dizidir bu ya, aşk-ı memnu gibi bitiriyorlar. Demekki gerçek hayatta ezel olmak zorunda kalırsak önce ölmeyen ömeri kendi kendimize öldürmemiz gerekiyormuş, ondan sonra intikam almak gerekiyormuş.

13 Haziran 2011 Pazartesi

yazdığım satırlar

söylediğim sözler uçar
yazdığım satırlar silinir olmuş
ben ise inanmıyorum kendime
yazdığım satırlar söylediğim sözlere inanmıyor
yüreğimin sesi bambaşka
aklım bir tek beni düşünse de
onu da engelliyorlar
seviyorum diye haykırmaya çalışırken
sesimi kısıyorlar
gemilere binip kaçmak istiyorum
rüzgarlar izin vermiyor
boğaz gözlerime bakıp değmez diyor
galata kulesi bak ben yüzyıllardır bekliyorum sende bekle diyor,
kız kulesi ise ışığını yoluma tutup git diyor
engin denizler beni bekler
ya yutar
ya da yeni dünyalara atar
ama istanbul gibi ızdırap çektirmez