Popüler Yayınlar

27 Nisan 2011 Çarşamba

umut sarıkaya'dan

saat 3.30a geldi ben rapor yazacam diye hayal ederken 3 manuf raporu ve diğer dersler beklesin umut sarıkayanın yazısını okuyorum. Sizinle de paylaşayım. Biliyorum şu an okuyan sayısı 3 5 ama ilerde burası cok değerlenecek :)
Aşık olduğum zaman çok güzel kızlara aşık olurum. 'Niye aşık oldun?', 'çünkü çok güzel' işte bu kadar basit.


Yakışıklı ne acayip di mi? ben de yürüyorum, o da yürüyor.Ağzı var yemek yiyor, eli filan da var, aynı benim gibi. Düşününce totalde aynıyız. ama o yakışıklı. Birşey yapmasına gerek yok, dursa yeter.Ağzını açtığı zaman herkes onu dinler, saçmalama kredisi sonsuzdur. Senin bir tip yakışan saçın vardır, onun hepsidir.Kazıt o saçını senin çıksın topatan kavunu gibi kafan ortaya, o ise yine yakışıklı.Bir de bu durumun farkında değil gibi orospu çocuğu, ben ise hayatım boyunca bir jöleden çok şey bekledim.Turistin mavi gözlü sarışın çocuğunu sevdiğimiz gibi, 32 yaşında olmamıza bakmadan 4 yaşındaki çocuğun etrafına toplanmamız, onu güldürmeye çalışmamız gibi severiz, utanmasak elimizi çocuğun omzuna atıp, 'Ben Ulrih'leyim siz hepinizsiniz var mısınız lan maça' dememiz gibi ucundan eklenmeye çalışırız yakışıklıya.Okurlar biz sıramızın gelmesini çok bekledik.Ve ne olduysa oldu devran dondu, rüzgar bizden tarafa esmeye başladı.Haber geldi, 'samimiyet' bayrakları açılmış toplumda.Samimi olmak prim ediyor dediler... Sorduk; 'nasıl yani? Sadece samimi olmak yetiyor mu?' 'Evet abi. Ne olursa olsun samimi olsun deniyor ortamlarda.Cahil de olsan, aptal da olsan... Yahu konuşturmayın adamı işte! Samimice itiraf etmek yetiyor işte, anında prim yapıyor.' dendi. Çıktık yuvalarımızdan. Zaman artık bizim zamanımızdı, beklediğimiz gün gelmişti.En önden ben koştum.Anlattım başımdan geçenleri, aptallıklarımı. Bence etkileyici bir üslupla sunulmuş, içi de komik şapşallıklar barındıran hikâyelerdi. Bir iki etkilenme olunca, bir tane daha anlattım. 'sevimli şapşal şey' damarımı iyice eşeledim, anlattıkça anlattım.En mahremlerine kadar, altıma sıçmalı anılara kadar bir bir anlattım.Baktım hafiften bir tiksiniliyor rotayı ebeveynlere 31de yakalanmalı anılarıma cevirdim.Büsbütün iğrenildi.Yakışıklı arkadaşım Efe ise birkaç 'sosyal beceriksizlik' anısını anlatıp, 'İnanmıyorum efe.Çok sevimliymişsin' nidaları eşliğinde bu samimiyet rüzgârından çok güzel ekmek yedi. Efe sayesinde tanıştığım kızlarla bağlantım ise ileriye yönelik beklentiler içerisinde sürdü.Efe'nin eski takıldığı kızlardan biri Bengü 'yle bir gün Beşiktaş’ta karşılaştık.Nasıl olduysa beni tanıdı.Ne istiyordu bu Bengü benden, sadece güzel olması bile ona aşık olmama sebepken bir de benim farkımda olması... Yoluna mı atayım kendimi, yoksa şaki olup dağa mı çıkayım, bunu mu istiyor benden? 'Sen Efe'nin arkadaşısın di mi?' dedi. Başımı sallayarak onayladım. 'Efe anlatmıştır biz ayrıldık onla' dedi. 'Vay be ben evde oturup kalemle mandalina liflerini tırnaklarımdan sökerken insanlar neler yaşamış.' diye içimden geçirdim ve acı acı gülümsedim. Efeyi hala çok sevdiğini filan söyledi. 'Ulan Efe'yi dedem de sever, yakışıklı, zengin çocuk, beni sevsene.' demek istedim, diyemedim.Gözleri dolmuştu, benimkiler de doldu.Sonra toparlanmaya çalışarak her şeye rağmen gülümsedi. 'Neyse saçmalıyorum işte. boşver beni. Sen ne yapıyorsun? yürüyelim mi işin yoksa?' dedi.Yürüdük. 'Sen hep susuyorsun. anlatsana kendini' dedi.Boşver manasında başımı salladım.Gerçekten de anlatacak bir şey aklıma gelmiyordu.'Ama gerçekten merak ediyorum. her insanın bir hikayesi vardır' dedi. Karşılaşmadan önce 'ağzıma bakalım şu çubuk krakeri enlemesine sokabilecek miyim' diye bir deney yapıyordum ve karşılaştığımdan beri ağzımda enlemesine duruyordu o kraker.Önce onu yedim. Sonra bütün gücümü toplayıp, bütün samimiyetimle 'Göğüslerin çok güzelmiş' dedim.

ezel

Son yıllarda izlediğim en iyi dizilerden biri hatta bence en iyisi. Güzel başladı, fena kapıldık her hafta heyecanla bekledik. Dizide aşk, intikam falan filan cart curt hepsi vardı. Eyşan değilde bahar güzel kızdı hakkaten. Şeboda kedi gibi ama tabi konumuz bu karılar değil. Konumuz aşkın insanı acımasızca kör etmesi adamı. Ulan ağzına sıçmışlar ömerin ama bi türlü unutamıyor bu eyşanı. Eyşanda yani rol mü yapıyor hakkaten mi öyle hala çözemedim. Para bu abi her şeyi yaptırır. Kızın elinin kimin cebinde olduğunu hala çözemedik. Neyse konumuz bu da değil. Konumuz aslında tam olarak 20 gram hikayesi değil yani. Konumuz bi salağın yaşadığı aşk. Neyse bu ömer ezel olduktan sonra diğer başka kızları da yese de eyşandan hiç vazgeçemedi. Bence hiç bir kadın vazgeçilmez değildir, az votka vardır. Ama işte bazen böyle konuşunca yaradanın cezası bizi bulabilir. Ezel de intikam intikam dese de içindeki yangını söndürememiş belli. Dizi böyle gitti uzun süre hele arkadan gelen müzikler çok iyi bağlıyordu olayı. Hele cengiz zaten gözleri de şeytan gibi. Bence şeytanın gözleride yeşildir ya. Tamam mavi gözde güzel ama yeşil cok farklı direk etkiliyor insanı. Neyse konumuz bu değil konumuz 1 kadın 2 erkek 2 erkek panpalar ama işte 0 kadın panpaların arasını açıyor. Tıpkı dayıyla kenanın arasını selmanın açması gibi. Dizi de bu hafta da tefo öldü. Sürekli birileri ölüyor. Eğer dizinin sonunda ezel kenanı temmuzu cengizi öldürüp eyşanla mutlu olursa walla cok fena söverim. Her sikko durum o kadınla başladı yine o kadınla biterse senariste cok fena söverim. Ama yinede 2 şiiri bana gösterdiği için bile bu diziyi baştan sonra bir daha izlerim.
oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime

kimi bir bakışıyle yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücük ile öldürür
yürekliler kılıç darbeleriyle
kimi gençken öldürür sevdiğini
kimi yaşlı iken
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından ellerle
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar
kimi de satın alır
kimi gözyaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez
-oscar wilde-

O kadar bekledim ki, geliyorum
Ölümümü bekledim, geliyorum
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
Bekledim geliyorum.

Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey
Ölümü gömdüm, geliyorum
Bir sonbahar günüydü, geliyorum
Güneşler buz gibiydi, geliyorum
Ve bütün kötülükler
Ölümün armaları gibiydi
Size anlatırım, geliyorum.

Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
Havuzun kırık taşlarını - siz bilmezsiniz -
Limonluğu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -
Aynalarda kendini seven Ruhi Beyi - siz bilmezsiniz -
Ve bildiğiniz Ruhi Beyi -ya da pek bilmediğiniz -
Gömdüm ben, geliyorum.
Edip Cansever

26 Nisan 2011 Salı

umut sarıkaya

Bu adam, adam ya. Bir de sanki ben ne yaşamışsam bu adam da yaşamış ve karikatürünü yapmış. :D
Bu da ondan bir örnek

Dün gece ansızın kapı çalındı. ''kim bu münasebetsiz acaba?'' dedim kendi kendime. gittim açtım, gelen bendim. evet bendim. ''vayyy'' dedim, ''arkadaş bir insan bu kadar mı kimsesiz olur, bu kadar mı yalnız olur !? şu gece yarısı bir dost, ne bileyim bir arkadaş beklerken gele gele şu tipini ziktiim geldi'' dedim. ''ağzını topla'' dedi,zoraki içeri buyur ettim. geldi, sanki babasının eviymiş gibi kuruldu.

24 Nisan 2011 Pazar

başlıksız

başlıksız bir yazı yazmak istedim, biraz duygusal bir yazı olsun istedim. Hayatımda 2 kez gerçek anlamda aşık oldum. Birinci aşkımda kızla bakışmaktan aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Aklımda sadece onun ela gözleri.. kalbimde sadece onun adı vardı. Güzel günler geçirmiştik, her anımız beraberdi. Neyse o lisede kalmıştı. Hani herkes öldürür sevdiğini derler ya harbiden de öyleymiş. Benim ölümüm çok zor olmuştu 2 seneden fazla sürmüştü. Beni öldüren, gözleriyle yakıyordu her gün biraz daha ama yakarak öldürememişti tabii. Bir fotoğraftı beni öldüren. Neyse çok şükür 2 sene sonra artık o yoktu gözlerimde. Daha sonra başka kızlardan da hoşlandım ama hiç aşık olamıyordum. Hiç bir kızı öyle gece uyunurken düşünmüyordum. ta ki bu kışa kadar. İşin ilginç yanı bu kızı 2 kez yüz yüze görmem. Ama bu kız hiç aklımdan çıkmıyordu. Kıza duygularımı da anlattım ama hiçbir şey olmadı. Yani kız hiç bir şey hissetmiyormuş. Ama nedense ben kızı ne olursa olsun seviyorum. Nasıl sikko bi durumdur bu ya. Kıza bir kalemden çıkabilecek en güzel satırlarla aşkımı itiraf ediyorum. Hiç siklenmiyorum üstüne üstlük bir kaç gün sonra kızın yeni bir sevglisi olduğunu öğreniyorum. Hatta el ele kol kola resmini görüyorum. Ama hala onu düşünüyorum. Zamanında çok büyük konuştum galiba bu da yaradanın bir laneti galiba bana. Hiçbir kız için değmez dememek gerekiyormuş demekki.

Elinde olmasa da düşünüyormuş insan, şarkılarda arıyorum onu, geceleri ay ışığında gündüzleri karanlıkta bulmaya çalışıyorum. Yaz yağmuru gibi kış güneşi gibi özledim onunla konuşmayı. Onun gözünde uzaktan tanıdık oluyormuşum ona yakınlaştıkça. Kara gözlerimin önüne gelen göz yaşlarımın parıldamalarına şahit olsa biat eder miydi kalbime? Yoksa yine istanbul gibi mi davranırdın bana? Ki o İstanbul beni dünyaya getiren avcılar sahilinde büyüten, hayatın tüm zorluklarını öğreten doğuştan aşık olduğum şehir. Tüm çilelerine tüm zorluklarına rağmen 2 gün uzaklaşsam 3. gün özlediğim şehir. Tüm acımasızlıklarına rağmen güney kampüse doğru inerkenki manzarayı gördüğüm an her şeyi unuttuğum şehir. Tüm güzelliklerini gösteren ancak hiçbirine sahip olamadığım şehir. Kimsenin sahip olamadığı, fatihin bile constantinin bile sahip olamadığı şehir. İçinden mavilerin aktığı yeşilliklerin süslediği bir şehir. İşte hiçbir zaman sahip olamayacağım şehir. Bir gün benimde toprağı olacağım şehir. İşte böyle bir şey İstanbul. Kimisini yok eder, kimisini aşık. Kimisi küfür eder kimisi yazar. Ben de işte yazdım sadece onun için, acaba bilseydim onun için hiç değeri olmayan satırlarım yine kalemimden dökülür müydü?
Oysa hala dökülüyor sebebini bilmediğim bir şekilde. Keşke biraz duyguları olan biri için olsaydı. ama biliyorum bir gün bitecek elbet.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Arda Haklı Beyler

Arda Turan
Galatasaray Futbol Kültürünün Türk futboluna kazandırdığı son yetenek. 2008 avrupa şampiyonasındaki Türk Milli takımının en iyi mimarı. Adnan Polata, Sezgine ve şardana ve o pempe formaya az bile demişsin Arda. Ben olsam çok daha sağlam söverdim. Biz senin arkandayız. Bizim takımda da oynasan avrupada da oynasan biz arkandayız. Bu polat sezgin şardan bunlar babadan oğula nesil Arda, nese gerisini herkes biliyor. doğuş üstad gerekeni söylemiş zamanında :)

17 Nisan 2011 Pazar

oldu mu barça şimdi. Gitti güzelim kupon neyse artık öteki maçlara bakacaz. Ama daniel alves sana ben fog koyayım hemi ya. Orada penaltı yapılır mı lan. Zaten gözleri boyu falan sabriyi andırıyo. Uyuz oluyorum sana alves. Bir de keita, ikinizde barçayı haketmiyorsunuz. Villa sen de olmadık pozisyonları atamadın. Beraberliğe mi oynadın naptın mk

16 Nisan 2011 Cumartesi

EL-clasico

Galatasarayın olmadığı bir lig tabii ki bize zevk vermez. Ama diğer maçlarda pek zevk verdiği söylenemez. 18 günde 4 el clasico da bu bahar aylarında çok iyi olacak. 2000li yıllarda madrid çok üstündü o yüzden hep barcayı desteklerdim. Carlos sağ kanatta adeta bir tanktı. Morientes steve mc manamen anelka guti raul ronaldo karşı tarafta xavi tabi o zamanlar havi diyordu spiker. Ozamanlar puyol sağ bekti klayvırt ve diğer hollandalılar + rivaldo... müthiş maçlar dönüyordu. Tabii o zamanlar Galatasaray da bu takımları dize getiriyordu jardelin super kupada attığı golleri 2 0dan 3 2 aldığımız maçı falan asla unutamam. Ve şimdi yıl 2011 çok geçmedi vakit belki ama barça şuan herkesi parçalayacak kıvama geldi. Futbolun takım oyunu olduğunu herkese gösteriyorlar. Karşıdada Ronaldo gibi bir yiğido var ama tek başına bi takım değil en fazla serbest vuruştan bi gol atabilir. Zaten maça ilk yarı bir ikinci yarı iki oynadım. Morinho istediği kadar taktik yapsın futbol sahada kazanılır hele bu futbol la ligadaysa. Morinho sahada olmadığı için elinden çok birşey gelmeyecektir. Bu maçı koparacak adam ne messi ne ronaldo ne de kırma alman mesut. Bu maçı xavi villa ikilisi koparacak. İlk yarıda ronaldodan bir serbest vuruş golü bekliyorum.