Popüler Yayınlar

24 Nisan 2011 Pazar

başlıksız

başlıksız bir yazı yazmak istedim, biraz duygusal bir yazı olsun istedim. Hayatımda 2 kez gerçek anlamda aşık oldum. Birinci aşkımda kızla bakışmaktan aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Aklımda sadece onun ela gözleri.. kalbimde sadece onun adı vardı. Güzel günler geçirmiştik, her anımız beraberdi. Neyse o lisede kalmıştı. Hani herkes öldürür sevdiğini derler ya harbiden de öyleymiş. Benim ölümüm çok zor olmuştu 2 seneden fazla sürmüştü. Beni öldüren, gözleriyle yakıyordu her gün biraz daha ama yakarak öldürememişti tabii. Bir fotoğraftı beni öldüren. Neyse çok şükür 2 sene sonra artık o yoktu gözlerimde. Daha sonra başka kızlardan da hoşlandım ama hiç aşık olamıyordum. Hiç bir kızı öyle gece uyunurken düşünmüyordum. ta ki bu kışa kadar. İşin ilginç yanı bu kızı 2 kez yüz yüze görmem. Ama bu kız hiç aklımdan çıkmıyordu. Kıza duygularımı da anlattım ama hiçbir şey olmadı. Yani kız hiç bir şey hissetmiyormuş. Ama nedense ben kızı ne olursa olsun seviyorum. Nasıl sikko bi durumdur bu ya. Kıza bir kalemden çıkabilecek en güzel satırlarla aşkımı itiraf ediyorum. Hiç siklenmiyorum üstüne üstlük bir kaç gün sonra kızın yeni bir sevglisi olduğunu öğreniyorum. Hatta el ele kol kola resmini görüyorum. Ama hala onu düşünüyorum. Zamanında çok büyük konuştum galiba bu da yaradanın bir laneti galiba bana. Hiçbir kız için değmez dememek gerekiyormuş demekki.

Elinde olmasa da düşünüyormuş insan, şarkılarda arıyorum onu, geceleri ay ışığında gündüzleri karanlıkta bulmaya çalışıyorum. Yaz yağmuru gibi kış güneşi gibi özledim onunla konuşmayı. Onun gözünde uzaktan tanıdık oluyormuşum ona yakınlaştıkça. Kara gözlerimin önüne gelen göz yaşlarımın parıldamalarına şahit olsa biat eder miydi kalbime? Yoksa yine istanbul gibi mi davranırdın bana? Ki o İstanbul beni dünyaya getiren avcılar sahilinde büyüten, hayatın tüm zorluklarını öğreten doğuştan aşık olduğum şehir. Tüm çilelerine tüm zorluklarına rağmen 2 gün uzaklaşsam 3. gün özlediğim şehir. Tüm acımasızlıklarına rağmen güney kampüse doğru inerkenki manzarayı gördüğüm an her şeyi unuttuğum şehir. Tüm güzelliklerini gösteren ancak hiçbirine sahip olamadığım şehir. Kimsenin sahip olamadığı, fatihin bile constantinin bile sahip olamadığı şehir. İçinden mavilerin aktığı yeşilliklerin süslediği bir şehir. İşte hiçbir zaman sahip olamayacağım şehir. Bir gün benimde toprağı olacağım şehir. İşte böyle bir şey İstanbul. Kimisini yok eder, kimisini aşık. Kimisi küfür eder kimisi yazar. Ben de işte yazdım sadece onun için, acaba bilseydim onun için hiç değeri olmayan satırlarım yine kalemimden dökülür müydü?
Oysa hala dökülüyor sebebini bilmediğim bir şekilde. Keşke biraz duyguları olan biri için olsaydı. ama biliyorum bir gün bitecek elbet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder