Popüler Yayınlar

14 Ekim 2013 Pazartesi

çiçeklerim var sevenlere

çiçeklerim var aşıklara
göz yaşlarıyla süslü
çiçeklerim var sevenlere
yağmur damlalarıyla süslü
çiçeklerim var kavuşamayanlara
çiğ taneleriyle süslü
çiçeklerim var
kırmızı güllerim var
çok çok sevenlere
beyaz güllerim var
masum aşıklara
sarı karanfillerim var
hüzünle karışık duygulara
hiç ama hiç kirlenmemiş kırılmamış ter temiz aşklara
beyaz papatyalarım var
çiçeklerim var işte
her yerde herkes için
siz bilir misiniz gelincik çiçeğinin hikayesini
gelincik çiçeği
zarif
narin
hassas
ama bir kır çiçeğidir kendisi
kırlarda özgürce yaşar
ne zaman biri gelir
onu toprağından ayırır
o zaman
işte o zaman
ölür bir kaç saniye içinde
kırmızı taç yaprakları kendini bırakır,
o güzelim çiçek bir an da yok olur
hep onun yüzünden
o kim?
hepimiz biliyoruz onu
"aa ne güzel çiçek diyip" dalından koparan cani o
koklar ve geçer gider oradan
sonra arkasından binlerce doğa dostu gelse bi çare
artık öldü gelincik


nerdesin nabıyorsun acaba,
beni soracak olursan eğer
kendimden cok uzak bir yerde
seni seviyorum
gözlerine bakıp dalıyorum
gözlerinde ölüyorum
ellerinde diriliyorum
topraklar geliyor üzerime üzerime
karanfiller atılıyor
götürüyorlar ruhumu sensizliğe gömmeye
bedenim
bedenim param parça
bedenim soğuk
bedenim bem beyaz
nerdesin deniz gözlüm
nerdesin!

yokluğunda

sen yoksun ya istanbulda
kara bulutlar izin vermez oldu güneşe
sen yoksun ya hani istanbulda
gece o kadar uzun ki
gündüz yok sanki
bu şehir artık sen kokmuyor nefesinde
denizlerin maviliği başkalaşmış
boğaziçine bakınca
yeşillik yerine yine beton yığınları gözümde
kız kulesi fenerini söndürmüş
kemanların acı sesi eşlik ediyor yalnızlığıma
izmiri kıskanıyor istanbul
boğaziçi göçmen kızını istiyor egeden
artık sevdalar kavga
aşklar savaş
barış çubuğu değil tüten
bombaların acı veren dumanı
artık aşıklar kaçıyor kuzeye
mutsuz bir şehir
gözleri sağanak
gözleri kara
artık gemiler durmuyor hırcın sahillerinde
bir hüzünlü daha var bu şehirde
eski dostum istanbulla 2 kadeh tokuşturduk
o dertli ben dertli
bize eşlik eden klarnet
konuşmadan seni çekiştiriyoruz
her güzel kadar işte diyor bana istanbul
senin canın sağolsun
avutmuyor beni istanbul
ellerimi ısıtıp daha iyisini bulursun demiyor
eski toprak o
asya ile avrupayı ayıran yalan dünya
bizi birleştiri mi?
yok be gülüm
şairin dediği gibi
ateşten denizleri mumdan kayığımla aşmaya çalışıyorum
mum ışığının dibinden bakıyorum ufka
kim var göremiyorum
suskunum

bekliyorum

bekliyorum
bir meleği..
yüzü kirli bir melek
arafta
zamanın olmadığı bir yerde
öyle bir zaman ki
sana göre bir dakika
bana göre bir ömür
ötekine göre yaşanmamış saatler çeşmekeşi
ben hep bendim
ya da öteki...
hiç sen olmadım
---
bekliyorum seni
sen olmayı bilmeden
baharı bekleyen çağlayanlarla
yeşili bekleyen topraklarla
***
bekliyorum seni
geleceğini ümit etmeden
yağmuru özleyen sahrayla
denizi göremeyen fıratla
güneşi hayal eden sibiryayla
&&&
bekliyorken
seni
gün geliyor ölümsüz şarkılarla söylüyorum 
seni
gün geliyor nargile fokurtusuyla ciğerlerime çekiyorum 
seni
bazen satırlara yazıyorum 
bazen otobüs duraklarında duruyorum
vapur iskeleleri uğrak mekanlarım
kim bilir 
belki son vapurdan inersin...
tenha sokaklar otel odam kadar yabancı bedenime
sahilden uzaklara dalarken bazen
ufukta güneş yerine saçlarını görüyorum
denizler kirlenmiş mavi mavi
kemanımın sesi acı

bekliyorum işte 
son durağın az ilerisinde
yabancısı olduğum bir semtte
o kadar gururluyum ki soramıyorum neredeyim diye
bekliyorum öyle ürkek bakışlarla
bir hayırseverin merhametine muhtaç ellerim
ellerimde ölünün soğukluğu hapsolmuş
gözlerimde mapushane ışıkları

hayaller kurmak

hayaller kurdum
en az
doğrular kadar imkansız
gerçekler kadar yalan
göz bebeklerindeki parıltı gibiydiler
hayaller işte
uykunun sonuyla biten rüyalar kadar ömrü
hayaller işte
kurması bedava
kimseye sormadan, kimseden çekinmeden, özgürce
bazen kız kulesinden istanbula bakmayı hayal ettim
bazen eminönünde balık ekmek yemeyi
bazen gökkafesi yerle bir etmeyi
bazen dolmabahçenin anahtarını almayı
kimileri mümkansız
kimileri sade bir tat dudaklarda
en zoruydu galiba
gözlerindeki zindanın gardinayı olmak
en zoruydu galiba
ellerini alıp kalp atışlarımı dinlettirmek
sana baş rol veriyorum hayallerimde
senin ruhun duymadan
yazdığım şiirler gibi hayaller
onlar da biliyor gerçeğin gölgesi bile olamayacaklarını
ıssız karaya vurmuş bir balığın son çırpınışları
kimse görmez...
sen de gittin iyice yalnız kaldım burada.
 Ben de mi gitsem?
Yalnız da kalsın tek başına.
Güzel kafamı alıp gideyim ben.
Sen  unuttun ya beni.
Ben de kendimi unutsam bir daha hiç hatırlamasam.
Gittiğim yerde sorsalar sen kimsin diye
cevap veremeyecek kadar yeniden başlasam.

yapboz

Kalbin yapboz
tamamlayabilene aşk olsun
gözlerin yapboz eksik parçası ruhum
bulabilene aşk olsun
mutluluğun yapboz
sonuna gelene meşk olsun
samimiyetin yapboz
ulaşabilenle gönüller bir olsun
sen benim sokakta evsiz kalmış ruhuma hayat verensin,
gözlerimdeki yapbozun boşluğusun,
 sensiz çok çirkin
 sensiz çok gereksiz
           bir yapboz
Yine sensiz bir güne uyanıyorum
yine sesini duymadan dolanıyorum sokaklarda
yine gözlerine bakmadan geceyi getiriyorum gök yüzüne
yeniden doğuyorum güne sensiz
denizler sensiz mavi değil
güneş parlatmıyor gök yüzünü sensiz
ay sen yoksan dolunay olmaz
şiirlerim sensiz kimsesiz yarım...

bir başka bahar

Bir bahar da geldi gözlerine,
artık deniz bir başka mavi,
gök yüzü saatlerce mas mavi,
boğaziçi güneşin parıltısıyla ışıl ışıl.
Martılar eşlik ediyor bahara vapurların arkasından.
Kız kulesinden galataya seslenen aşık kuşlar,
yunuslar boğaza avlanmaya geliyor.
Yelkenler bir o tarafa bir bu tarafa kavanca atıyor.
Herkes baharı selamlıyor.
Herkes baharını bekliyor.
Kimilerine geliyor bahar, kimilerine de kış güneşi vuruyor buz gibi...
Donuyor o güzelim çiçekler karanlıkta.
Bir de her güne çiçek açma umuduyla doğan yeşillikler var,
yazın gelmesiyle sararacak, meyveleri dalında kuruyacak.
Ahh bir de her daim yeşil olanlar var
mavi denizleri kıskandıran tek güzellik.

Dün akşam bu saatlerde
eski dostlarla boğaziçindeydim.
Her bir dost boğazın en güzel köşesinde
Kuleli,
eski köprü, yeni köprü,
karşıda adını bilmediğim taş yalı,
biraz üzerinde adile sultan
yanımda her daim uzaktan izlediğim ihtiyar hisar,
dertleşiyorduk hep beraber,
uzaktaki kız kulesini izlerken.
Hepsi seni soruyor,
nerede diyorlar?
Kim bilir diyorum onlara.
Kimse bilmez seni,
İnan!
gözlerim hep seni aradı arkadan gördüğüm sarı saçlarda.
Gerçi görsem ne fark eder ki.
Bakar mısın bana fotoğraflarda olduğu gibi?
güler mi gözlerin?
bakışların
ah o bakışların...
bir baksa gözlerime
ışıklar saçan yıldızları dizer geceme
...

deniz gözlerindeki dalgalarda yoruldum
mavilerde boğuldum sahile vurdum tek başıma
karanlık perdeler indirmişsin deniz gözlerine,
yelkenim bulamıyor kız kulesini,
artık rüzgarlar nereye yelkenim oraya
#birineguvenmek
bazen yıkılmaz denen taşlara,
bazen gözle görünemeyen varlığa,
bazen ulaşamadığın yıldızlara,
bazen 1 çift yeşil göze...