Popüler Yayınlar

22 Temmuz 2014 Salı

baharı ararken ikimiz,
ben sonbahar
sen ilkbahar
girdik farklı yollaran yine
senin sonun yaz
benimki kış
benim gözlerim ıslak ıslak
seninkiler parlak parlak
korkma!
sel olup akmayacağım hayatına
engeller koyma boşuna
set çekme
kaçma
en fazla gökkuşağı olurum uzaktan uzaktan....
dün sevmeyen bugün sevmeyen
yarın sever mi sen söyle?
kışımı yaz yazımı kış ediyorsun
buz gibi eriyorum
kum gibi eziliyorum
...

1 Haziran 2014 Pazar

para para para

Evet sessiz dinleyiciler, bir yeni yazımla karşınızdayım. Yazmak istediğim konuya gelmeden önce bir kaç şey söylemek istiyorum. Şimdi soracaksınız nerdesin kaç aydır diye, siz içinizden sormadan ben cevap vereyim. İşimdeyim gücümdeyim, tam 5 ay hapishanede durur gibi çalıştım hatta hoşuma giden bi kız vardı onun bile varlığını işten güçten unutmuşum, işlerin yoğunluğu azalınca çok saçma bi yerde saçma bi şekilde tekrar karşıma çıkmasıyla hatırladım. Ancak bir sıkıntı vardı ismini unutmuşum ^^ ismiyle aynı harf sayısına sahip başka bir isimle seslenmiştim. Eskiden bir başkasının ismini yanlış söylemeyi hiç sikime takmazdım ancak patronumun ismimi yanlış telafüz etmesinden beri daha dikkatliyim ancak yine de unutabiliyoruz. Neyse bu da böyle bir anımdır. Asıl konuya gelecek olursak, money money money....

Ah arkadaşlar bir söz vardır hani, bi insan 18inde komunist değilse yüreği yoktur 38inde komunistse aklı yoktur diye. işte her şey bunun üzerine kurulu. Zengin cocugu oyuncağını fakir arkadaşıyla paylaşır ya hani, o masumluk bir bir gidiyor ve birgün büyüyen zengin çocugu daha da fazla alıyor fakirin elindekini, kimileri köle oluyor, kimileri de modern köle. Hepimizin amacı bir aileyi, tek bir aileyi daha daha daha fazla zengin etmek. Ah bir görseydim keşke bunları 12 yaşında pazarda çalışırken.

Oysa benim hiç paraya ihtiyacım olmamıştı, lisede en büyük giderim mavi karttı. Öyle tüketim toplumun esiri olmamıştım. Ama çevre öyle mi herkes biraz daha tüketiyordu ve soruyorlardı sen neden tüketmiyorsun?
Kantinde haftada bir bozdurduğum 5 YTL en büyük taşşak konusuydu. Ne güzeldi o günler ya, paran yok. Şimdi kapitalizmin 1 ay çalışmayla eline tuttuşturduğu parayı yine aynı kapitalism cebinden almaya çalışıyor.

Bir de 3 kuruş kazanmak yerine 5 kuruş kazanmak için ruhunu satanlar yok mu arkadaş her yerdeler ya. Bugün yarın hergün bir yerden karşına çıkıp samimiyetsiz kancalarını tuzaklarını her yere bırakıyorlar. Birine takılmasan ötekine takılıyorsun. Sen de tuzak yapmayı öğreniyorsun. Hepsi neden? bunca plan bunca tuzak neden? Hepsi ama hepsi bir kaç aileye daha iyi modern köle olabilmek için. Prim alabilmek için kar payı alabilmek için.


O ailenin cocugu 20 yaşında sen 50 yaşındasın, farketmez yaşın bir kıymeti yok. Helikopterin kapısında hazır ve nazır olacaksın. Orta okul günlerim aklıma geldi, iyi bir lise kazanabilmek için otobüste test çözdüğüm günler, sonra hep aynı hikaye daha iyi için daha fazla çalışma, ve geldiğim son nokta. Ne sevdiğimi unutturacak kadar çok gömülmüşüm dünyaya, adını unutmuşum sevdiğim çiçeğin. Uzaklaşamıyorum da artık çünkü artık sokak köpeği değildim evcil bir hayvandım cebime sıkıştırılan 3 kuruş yokluğu korkutuyor. Seni beni hepimizi korkutuyor. Geriye dönüp lan boşuna mı okudum ben diyorsun? Evet amk boşuna okudun boşuna. Beyni senn beyninden çok daha düşük seviyedeki insanlara sırf makamı parası boku püsürü yüzünden bey diyorsun artık.












23 Ocak 2014 Perşembe

kurşuni renkler

http://www.youtube.com/watch?v=HTAhPbcUU8s

gözlerinden yaş getirirr öyle bi şarkı
işlerin yoğun, kışım soğuttuğu günlerden birinden merhaba, yavaş yavaş facebuktan, ve diğer sanal ortamlardan tek tek kendimi soyutluyorum. Gittikçe daha da boktanlaşıyor bu sosyal hayat, nedeni de birbirine bişeyler göstermeye çalışan insanlar tabi, ben de bu saçma akıma kendimi kaptırıp instagram, foursquare gibi sitelere üye olmuşum.  Eskiden olduğu gibi anı yaşamaya devam edeceğim. Facebuku da zaten sırf senle konuşmak için kapatmıyordum, sen de konuşmayınca facebukunda bi anlamı kalmadı. En güzeli bu blog olayı galiba,


15 Aralık 2013 Pazar

gitmek

http://www.youtube.com/watch?v=cptUvimo_aA&feature=share

bu yukarda paylaştığım şarkıyı sevmeyen, hiç aşık olmamıştır, hiç sevmemiştir, ve hiç ayrılık görmemiştir. Neyseki biz onlardan değiliz. Geçen yine değişik duygular içerisindeydim. Ölümü düşünürken aklıma geldi, aslında hergün ölüyormuşuz. Her uyuduğumuzda aslında ölüyoruz. Hayat her gün ikinci bir şansı tanıyor bize, bi baktım geçmişe, cocukluğum gençliğim hepsi bir kenarda hayal gibi onlara bakıyorum. Dizimi kanattığım gün hep aklımda, ama ben o noktaya gidemiyorum. Ya da ilk öpüştüğüm gün o da aklımda ama öldürdüm işte. Geriye dönüp neye sahipsem aslında sahip olmadığımı farkettim. Şimdi 20li yaşlarımı öldürüyorum. Hem de o kadar saçma şeylerle vakit kaybederek, sokakta top oynayarak değil mesela, en kötüsü de ne biliyor musunuz? Sevdiğiniz kız yanınızda yoksa öldürdüğünüz vakit ızdırap gibi geliyor. Öleceğini bile bile ondan uzak ölmek daha da acı, bir sabah uyanamayacağız. O şans verilmeyecek bir gün tekrar o gün herkese kolay gelsin. Ama neden bir insan kendisine değer veren insana değer vermez ki? Bunu bir türlü anlayamıyorum....

30 Kasım 2013 Cumartesi

Biliyor musun?
Hiç yakışmıyorsun oraya,
hiç ait değilsin oraya.
Onlarla berabersin ama
aranda perdeler var.
Kendi duvarların var,
yıkılmaz duvarlar...
Çevrendeki kimseye güvenmiyorsun,
o duvarlar orada olmasa o ortama bile giremezsin.
Gözlerinden belli,
mutlu değilsin o bol gürültülü, tek amacı para yemek insanların eğlendiği ortamda.
Olamazsın da çünkü özünde onlar yok.
Özünde çok iyi birisin.
Ama işte egolar yok mu o egolar.
Güçlüyüm, ben de eğleniyorum imajı vermeye calışıyorsun etrafına.
Ama o taktığın maskeler senin gerçekliğini gizlemeye yetmiyor.
Fotoğrafta gözlerin o kadar yorgun mutsuz ve çaresiz ki anlatamam.
Sen de her gemi gibi sığınabileceğin sağlam liman arıyorsun.
Artık bir liman bulmalısın karanlık olmadan

26 Kasım 2013 Salı

mükemmel, imkansız ve sen

başlık atmadan başladım yine bir yazıya ne de olsa bi ara atarım o başlığı. Dışarda da yağmurlu hoş sevdiğim bi hava var. Tam edebiyatcı havası, televizyonda fahriye evcanın dizisi calıkuşu var. TV'de bayağı cekici bir kadın ama okulda yolda görsem tanımazdım arkadaşlar gösteririrdi. Neyse siktir edelim şimdi diziyi filmi, beni yazmaya iten neydi ki yine. Off ki off, hep aynı mesele acaba ben neyi seviyordum. İmkansızı mı? Mükemmeli mi? yoksa sadece seni mi istiyordum. Bana göre mükemmel o, onu imkansızlaştıran da benim beynim ama onu seven de kalbim. Beynim kalbime her seferinde gerçekleri haykırıyor. Ama kalbim de hep aynı şeyi mırıldanıyor. Beni sadece "onu" seviyorum diyor. Ama onu seven bir ben değilim tabii ki...