Popüler Yayınlar
-
Bu deyimi çok severim, genelde insanlar bunu atasözü sansa da deyimdir bu. Neden deyimdir? Çünkü herhangi bir deyimin görevini yapıyor. Tabi...
-
Evet gençler, yanlış duymadınız benjamin. Ünlü japon futbolcu benjamin. Liseliler sittin sene hatırlamaz zaten yaşıtlarım da hatırlamıyor. B...
-
Bu özet kullanılabilir değil. Yayını görüntülemek için lütfen burayı tıklayın.
-
galatakulesiyim ben kalabalığın arasından sana bakmaya çalışıyorum sana, kız kulesine.. boğazın inci tanesine mavilikler arasından yeşil...
-
bırakalım dünyayı gözlerimiz gülsün dudaklarımız dudaklarımız konuşmasın dudaklarımız açılmasın yıldızlara bakalım gözlerimiz gülsün, ...
-
Evet lise birinci sınıfta tanıştığım oyunun adıdır kendisi. Çok vaktimi çaldı benden, hatta hayatımın kırılma anlarından biridir bu oyun. Bu...
-
saat 3.30a geldi ben rapor yazacam diye hayal ederken 3 manuf raporu ve diğer dersler beklesin umut sarıkayanın yazısını okuyorum. Sizinle d...
-
Ben bu insanları hiç anlamıyorum. Dışarıda kimseyi rahatsız etmeden çiseleyen yağmuru gören herkes şemsiyesini çekmiş; şemsiyesi olmayan da...
-
evet şu cümleyi kullanamamak 3 yıldır okuduğum mühendislik bölümünde bana en çok koyan şeylerden biri :P mesela bir yaralı var oradan hemen ...
10 Mart 2012 Cumartesi
Benjamin
Evet gençler,
yanlış duymadınız benjamin. Ünlü japon futbolcu benjamin. Liseliler sittin sene hatırlamaz zaten yaşıtlarım da hatırlamıyor. Ben de hayal mayal hatırlıyorum zaten. Sene 1994 daha 4 yaşındayım. Sokakta abilerimle yeni yeni top oynuyorum. Hayrettine hayvettin dediğim zamanlardı işte. Tvde bir çizgi film gördüm adı Goal'di. Futbol aşkım oradan geliyor zaten. O gün bugündür; Seyretmesi ayrı, oynaması ayrı, her şeyi bambaşkadır benim için futbol. Hatta 14 15 yaşlarına geldiğimde artık tsubasanın nostaljisini yapmaya başladığımızda, ulan kime benjamin de vardı beyler dediğim zaman, kimse hatırlamıyordu. Ben bile kendi kendime şüpheye düşmüştüm, ulan ben mi yanlış hatırlıyorum diye. Neyse youtube diye bi olay cıkınca tsubasayı da tekrar izleyince akula şutu demediğini görünce. Dedim tamam, bu hafızasına soktuğum cocukları hatırlamıyor diye. Neyse bugün formspringte biri sormuştu en sevdiğin çizgi film nedir diye. Tabii ki benjamindir. Alın bu da size gelsin benden. Müthiş akula mirage magnum kombosu http://www.youtube.com/watch?v=6ckYnB6oDg8&feature=fvwrel . Çizgifilm ne yazıkki türkçe olarak ulaşamadım ancak youtubeye l'école des champions yazınca fransızca olarak izlenebiliyor. Eric sakatlanıp futbolu bıraktığında cok üzülmüştüm hatta ağlamıştım ya :D o derece hastasıyımdım çizgi filmin. Tsubasayı o yüzden pek sevmem sadece müziği hoşuma gider o kadar.
Bir uludağ sözlük yazarı çok güzel anlatmış. Ondan alıntı yapayım.
bir japon futbol çizgi filmi karakteridir. meşhur tsubasa bu çizgi filmden türemiştir. bu benjamin karakterinin olduğu dizinin adı şampiyonlar okulu olup fransız-japon ortak yapımıdır. 1992 yılında çekilip piyasaya sürülmüştür. normalde 49 bölüm çekilmiştir ancak bütün olayın genel özeti olarak extra 3 bölüm daha çekilmiştir. ülkemizde show tv ve cine5'te gösterilmiştir. internetin hiçbir yerinde bulunamayan bir çizgi filmdir ancak emule kullanıcıları l'école des champions başlığıyla aratırlarsa fransızca olarak bölümlere ulaşabilirler. şöyle bir konuyu baştan aşağı inceleyelim.
benjamin kikawa italyaya gelmiş futbol aşığı bir japondur. italyada eskiden çok ünlü olan bir futbolcu tarafından keşfedilir ve colombus adlı takıma yerleştirilir. benjamin colombusla şehir turnuvasına katılır. takım pek kuvvetli olmasa bile içinde luka ve alberto gibi iki yetenekli oyuncuyu da bulundurur. benjamin tabi turnuva esnasında kendisini geliştirip çocukken hastası olduğumuz akula vuruşunu da yapmaya başlar. colombus yarı finale yükselmeyi başarır ve rakip azami hızda giden, önünde duranı fırlatıp atan magnum şutunun sahibi cesare vardır. cesare ismi tabi çevirenlerin azizliğine uğramış ve sezar olmuştur türkiyede! her neyse biz bilinen adıyla sezar olarak devam edelim. benjamin'in takımı uzun uğraşlardan sora sezarın takımını yenmeyi başarır. finalde colombus'un karşısına tamamen yıldız oyunculardan kurulu olan st. podesta jr. çıkar. kaptanları eric,yalakası mario müthiş ikizler vs,vs.. hep bu takımdadır. ilk yarı eric ve mario sahada yokken benjaminin takımı 4-1 öne geçer ama ikinci yarı bu ikili oyuna girince maç birden 6-5 olur. çünkü eric kurtarılamayan mirage vuruşunun sahibidir. bu vuruşta top azami bir hız kazanır ve kalecinin önünde birden 4-5 parçaya bölünür. tabi kaleci ambolasyona uğrar ve topu kurtaramaz. skor 6-5ken benjamin akula vuruşunu gerçekleştirir ama eric kale direğinden destek alarak ayağnı uzatır ve topu çizgiden çıkarır. bu esnada sakatlanan eric kendini bir dağ evine kapatıp futbola küser.
benjamin kardeşimiz tabi turnuvayı kaybettiği için üzgündür ancak st. podesta jr. takımının teknik direktörü italya turnuvası için kuracağı takımda benjamin'e kaptanlık teklif eder. böylece macera tekrar kaldığı yerden devam eder. benjamin takımında mario,ikizler ve turnuva esanasında yendiği diğer takımlardan toplama oyuncularla önüne gelen engelleri rahatlıkla aşar. ama finalde karşısına yine sezar hayvanı dikilir. üstelik bu sezar bu sefer şeker duvar lakaplı bir kaleci bulmuştur. bu esnada sezar eric'in kaldığı dağ evine giderek eric'i futbola dönmeye zorlar* hırs yapan eric benjaminin takımına final maçında katılır. 4 bölüm süren final maçında, benjamin ve eric'in takımı sezar'ın 3 golüne ve şeker duvar'ın bilmem kaç kez özel şutlarını kurtarmayı başarmasına rağmen 4-3 galip gelmeyi başarır. italya kupasının kazanılmasından sora st. podesta jr. takımının başına dönen yüzsüz teknik direktör benjamin'e seni takımımda istemiyorum der ve mario liderliğinde bir takım oluşturmaya başlar.
tabi benjamin kardeşimiz yine küçük emrah modundadır,yıkılmıştır. ancak bu sefer kendisini keşfeden eski futbolcu devreye girer. zengin bir kontumsu birinden finansal destek ve kalacak yer sağlayarak j-wings isimli meşhur takımı kurarlar. takımın kadrosunda benjamin,eric,sezar,şeker duvar,ian gibi züper oyuncular vardır. ayrıca bir adet brezilyalı defans,fransız bir orta saha ve tabii ki takımın maskotu luka da vardır.avrupa turnuvasına katılıp takım olma yolunda önemli gelişmeler gösterirler. finalde karşısındakine halisünasyonlar gösteren bir şuta sahip olan marcel'in oynadığı fransayı zor da olsa 3-2 yenerek kupayı kaldırırlar. bu maçın şöle de bir önemi vardır. sezar,eric ve benjamin üçlüsü ilk kez magnum-mirage-akula kombinasyonunu denerler. top ağları yırtar haliyle!
tabi bu esnada meşhur rakip st. podesta jr. boş durmamaktadır. mario azmedip günlerce çalışıp hayvani bir futbolcuya dönüşür. bide çok sağlam olduğu izlenimini veren renato isminde bir vatandaş alınır bu takıma. ikizleri vs. saymıyorum. katıldıkları turnuvada önlerine geleni 8-0 9-1 gibi azami skorlarla ezer geçerler.
en nihayetinde dünya gençler şampiyonası başlar. ilk brezilya temsilcisiyle karşılaşan j-wings 2-0 geriye düştüğü maçı azmedip 3-2 kazanır. brezilyalı elemanlar magnum şutunu durdurmayı başarırlar. sezar yılmaz tabi ve iki tane ardarda patlatır magnumlardan ve kaleciyi de topla içeri sokar. sora yamulmuyorsam japon temsilcisi j-wings'in anasını ağlatır. herifler karate teknikleriyle akla gelen bütün özel şutları kurtarmanın yanı sıra kaptanlarının yaptığı karate vuruşuyla iki kez öne geçmeyi başarırlar. tabi benjamin yine hayvani bir şekilde sıfırdan attığı akula vuruşuyla finali getiren galibiyet golünü atar.
en nihayetinde meşhur final gelir. j-wings ve st. podesta jr. kapışması züper bir maçtır. tam 5 bölüm sürer bu karşılaşma. fizik gücün de ilk kez teknik kadar önemli olduğunu vurgulayan bir maç olduğunu söleyebilirim. st. podesta jr. tabi önüne geleni deviren bir takım olduğu için j-wings kadar dirençlisiyle ilk kez karşılaşınca bir ambolasyon yaşamıştır. ancak mario finalde j-wings'le karşılaşacağını bildiği için (bkz: müneccim boku yemek) her türlü planı kurmuştur. senelerce aynı takımda oynadığı eric'in nasıl mirage vuruşu yaptığını renato ismindeki yalakasına öğretmiştir ve onu çalıştırırken de kalecinin bu şutu nası tutması gerektiğini de aradan çıkarmış olur. sezar'ın şutu için zaten elinde bir çözüm vardır, onu da kopyalayacak kadar çirkef bi heriftir bu mario. benjamin'in akula vuruşunu ise kaleciyi öne çıkarıp iki defans oyuncusunun gelen topa zıplayıp röveşata vurarak kaleciye göndermesiyle durdururlar. tabi mario hayvanı renatoya akula vuruşunu da robertoya öğretmekten geri kalmamıştır. bir adet mirage ve bir adet akula vuruşuyla renato st. podesta jr.'ı 2-0 öne geçirir. normalde bu şutları kurtarmayı başaran şeker duvar isimli kaleci ise tamamen ambolasyona uğradığı ve herifin hangi şutu attığını seçemediği için bu iki golü yemiştir, kendisine lafımız yoktur. ikinci yarıda ise klasik bir şekilde farklı bir j-wings izleriz sahada. gaza gelen takımda çirkefliğe başvurma yoluna gider. luka ikinci yarının hemen başında karate vuruşunun bir taklidiyle skoru 2-1'e getirir. daha sora takımın güçlü oyuncuları olan ian ve sezar, herkesi omuzlarıyla yıkarlar ve sezar topa son anda yetişerek bir uçan kafa atar ve beraberliği getirir.bu esnada şeker duvar renato'nun her attığını dönüp kıçıyla kurtararak renato karakterini de moralman yok eder.
tabi st.podesta jr. takımında çirkeflik tükenmez renato ve mario ikisi aynı anda topa gömerek sezar'ın magnum vuruşunu da çalıştıklarını gösterirler. şeker duvar'ı bile kaleye sokmaları buna örnektir. ancak bizimkiler yılmazlar ve magnum-mirage-akula kombinasyonu'na başvururlar. mario ve renato topu çizgiden çıkarırlar ama benjamin fırsatçılığını konuşturarak topu iyi takip edip golünü atar. mario ve renato ikilisi magnum kombinasyonunu iki kez daha denerler ancak şeker duvar ilkinde japonların kullandığı taktikle ikincisinde de kendine has bir şekilde vuruşu kurtarmayı başarır. daha sora benjamin 6 defans oyuncusuyla beraber yükseldiği topta önce hamle ederek 4-3'lük skoru ve kupayı j-wings'e getirir.
tsubasa benjaminden türemiştir dedik,boş bırakmayalım. bunun nedeni benjamin\'in daha önce çekilmiş olması ve karakterlerin hemen hemen aynı olmasıdır. tsubasa benjaminin aynısıdır, kojiro hyuga sezar karakteridir ve jun misugi de eric'in aynısıdır. çektikleri özel şuta kadar aynılardır. senaryo biraz farklı yönde ilerler sadece. benjamin takımdan takıma atlarken tsubasa hep nankatsuda kalmıştır. benjamin,eric ve sezar j-wings takımında buluşurken tsubasa,misugi ve hyuga japon milli takımında buluşurlar. tabii ki kötü karakter hyuga nankatsuya geçmemezlik etmez. genzo wakabayashi önceden dost olur tsubasayla ama şeker duvar biraz daha ilerilerde ortaya çıkan bir karakterdir. ikisi de ilk gollerini ana karakterlerden yemişlerdir.
daha sayılabilecek bir çok benzerlik ve fark var aslında ikisi arasında da. ikisini de çocukluğumda severek izlemiştim,hatta hastası olmuştum. ama sanki yine de benjamin bir adım öndedir bana göre.
(shyer, 09.04.2006 13:09 ~ 16.04.2006 22:17)
yanlış duymadınız benjamin. Ünlü japon futbolcu benjamin. Liseliler sittin sene hatırlamaz zaten yaşıtlarım da hatırlamıyor. Ben de hayal mayal hatırlıyorum zaten. Sene 1994 daha 4 yaşındayım. Sokakta abilerimle yeni yeni top oynuyorum. Hayrettine hayvettin dediğim zamanlardı işte. Tvde bir çizgi film gördüm adı Goal'di. Futbol aşkım oradan geliyor zaten. O gün bugündür; Seyretmesi ayrı, oynaması ayrı, her şeyi bambaşkadır benim için futbol. Hatta 14 15 yaşlarına geldiğimde artık tsubasanın nostaljisini yapmaya başladığımızda, ulan kime benjamin de vardı beyler dediğim zaman, kimse hatırlamıyordu. Ben bile kendi kendime şüpheye düşmüştüm, ulan ben mi yanlış hatırlıyorum diye. Neyse youtube diye bi olay cıkınca tsubasayı da tekrar izleyince akula şutu demediğini görünce. Dedim tamam, bu hafızasına soktuğum cocukları hatırlamıyor diye. Neyse bugün formspringte biri sormuştu en sevdiğin çizgi film nedir diye. Tabii ki benjamindir. Alın bu da size gelsin benden. Müthiş akula mirage magnum kombosu http://www.youtube.com/watch?v=6ckYnB6oDg8&feature=fvwrel . Çizgifilm ne yazıkki türkçe olarak ulaşamadım ancak youtubeye l'école des champions yazınca fransızca olarak izlenebiliyor. Eric sakatlanıp futbolu bıraktığında cok üzülmüştüm hatta ağlamıştım ya :D o derece hastasıyımdım çizgi filmin. Tsubasayı o yüzden pek sevmem sadece müziği hoşuma gider o kadar.
Bir uludağ sözlük yazarı çok güzel anlatmış. Ondan alıntı yapayım.
bir japon futbol çizgi filmi karakteridir. meşhur tsubasa bu çizgi filmden türemiştir. bu benjamin karakterinin olduğu dizinin adı şampiyonlar okulu olup fransız-japon ortak yapımıdır. 1992 yılında çekilip piyasaya sürülmüştür. normalde 49 bölüm çekilmiştir ancak bütün olayın genel özeti olarak extra 3 bölüm daha çekilmiştir. ülkemizde show tv ve cine5'te gösterilmiştir. internetin hiçbir yerinde bulunamayan bir çizgi filmdir ancak emule kullanıcıları l'école des champions başlığıyla aratırlarsa fransızca olarak bölümlere ulaşabilirler. şöyle bir konuyu baştan aşağı inceleyelim.
benjamin kikawa italyaya gelmiş futbol aşığı bir japondur. italyada eskiden çok ünlü olan bir futbolcu tarafından keşfedilir ve colombus adlı takıma yerleştirilir. benjamin colombusla şehir turnuvasına katılır. takım pek kuvvetli olmasa bile içinde luka ve alberto gibi iki yetenekli oyuncuyu da bulundurur. benjamin tabi turnuva esnasında kendisini geliştirip çocukken hastası olduğumuz akula vuruşunu da yapmaya başlar. colombus yarı finale yükselmeyi başarır ve rakip azami hızda giden, önünde duranı fırlatıp atan magnum şutunun sahibi cesare vardır. cesare ismi tabi çevirenlerin azizliğine uğramış ve sezar olmuştur türkiyede! her neyse biz bilinen adıyla sezar olarak devam edelim. benjamin'in takımı uzun uğraşlardan sora sezarın takımını yenmeyi başarır. finalde colombus'un karşısına tamamen yıldız oyunculardan kurulu olan st. podesta jr. çıkar. kaptanları eric,yalakası mario müthiş ikizler vs,vs.. hep bu takımdadır. ilk yarı eric ve mario sahada yokken benjaminin takımı 4-1 öne geçer ama ikinci yarı bu ikili oyuna girince maç birden 6-5 olur. çünkü eric kurtarılamayan mirage vuruşunun sahibidir. bu vuruşta top azami bir hız kazanır ve kalecinin önünde birden 4-5 parçaya bölünür. tabi kaleci ambolasyona uğrar ve topu kurtaramaz. skor 6-5ken benjamin akula vuruşunu gerçekleştirir ama eric kale direğinden destek alarak ayağnı uzatır ve topu çizgiden çıkarır. bu esnada sakatlanan eric kendini bir dağ evine kapatıp futbola küser.
benjamin kardeşimiz tabi turnuvayı kaybettiği için üzgündür ancak st. podesta jr. takımının teknik direktörü italya turnuvası için kuracağı takımda benjamin'e kaptanlık teklif eder. böylece macera tekrar kaldığı yerden devam eder. benjamin takımında mario,ikizler ve turnuva esanasında yendiği diğer takımlardan toplama oyuncularla önüne gelen engelleri rahatlıkla aşar. ama finalde karşısına yine sezar hayvanı dikilir. üstelik bu sezar bu sefer şeker duvar lakaplı bir kaleci bulmuştur. bu esnada sezar eric'in kaldığı dağ evine giderek eric'i futbola dönmeye zorlar* hırs yapan eric benjaminin takımına final maçında katılır. 4 bölüm süren final maçında, benjamin ve eric'in takımı sezar'ın 3 golüne ve şeker duvar'ın bilmem kaç kez özel şutlarını kurtarmayı başarmasına rağmen 4-3 galip gelmeyi başarır. italya kupasının kazanılmasından sora st. podesta jr. takımının başına dönen yüzsüz teknik direktör benjamin'e seni takımımda istemiyorum der ve mario liderliğinde bir takım oluşturmaya başlar.
tabi benjamin kardeşimiz yine küçük emrah modundadır,yıkılmıştır. ancak bu sefer kendisini keşfeden eski futbolcu devreye girer. zengin bir kontumsu birinden finansal destek ve kalacak yer sağlayarak j-wings isimli meşhur takımı kurarlar. takımın kadrosunda benjamin,eric,sezar,şeker duvar,ian gibi züper oyuncular vardır. ayrıca bir adet brezilyalı defans,fransız bir orta saha ve tabii ki takımın maskotu luka da vardır.avrupa turnuvasına katılıp takım olma yolunda önemli gelişmeler gösterirler. finalde karşısındakine halisünasyonlar gösteren bir şuta sahip olan marcel'in oynadığı fransayı zor da olsa 3-2 yenerek kupayı kaldırırlar. bu maçın şöle de bir önemi vardır. sezar,eric ve benjamin üçlüsü ilk kez magnum-mirage-akula kombinasyonunu denerler. top ağları yırtar haliyle!
tabi bu esnada meşhur rakip st. podesta jr. boş durmamaktadır. mario azmedip günlerce çalışıp hayvani bir futbolcuya dönüşür. bide çok sağlam olduğu izlenimini veren renato isminde bir vatandaş alınır bu takıma. ikizleri vs. saymıyorum. katıldıkları turnuvada önlerine geleni 8-0 9-1 gibi azami skorlarla ezer geçerler.
en nihayetinde dünya gençler şampiyonası başlar. ilk brezilya temsilcisiyle karşılaşan j-wings 2-0 geriye düştüğü maçı azmedip 3-2 kazanır. brezilyalı elemanlar magnum şutunu durdurmayı başarırlar. sezar yılmaz tabi ve iki tane ardarda patlatır magnumlardan ve kaleciyi de topla içeri sokar. sora yamulmuyorsam japon temsilcisi j-wings'in anasını ağlatır. herifler karate teknikleriyle akla gelen bütün özel şutları kurtarmanın yanı sıra kaptanlarının yaptığı karate vuruşuyla iki kez öne geçmeyi başarırlar. tabi benjamin yine hayvani bir şekilde sıfırdan attığı akula vuruşuyla finali getiren galibiyet golünü atar.
en nihayetinde meşhur final gelir. j-wings ve st. podesta jr. kapışması züper bir maçtır. tam 5 bölüm sürer bu karşılaşma. fizik gücün de ilk kez teknik kadar önemli olduğunu vurgulayan bir maç olduğunu söleyebilirim. st. podesta jr. tabi önüne geleni deviren bir takım olduğu için j-wings kadar dirençlisiyle ilk kez karşılaşınca bir ambolasyon yaşamıştır. ancak mario finalde j-wings'le karşılaşacağını bildiği için (bkz: müneccim boku yemek) her türlü planı kurmuştur. senelerce aynı takımda oynadığı eric'in nasıl mirage vuruşu yaptığını renato ismindeki yalakasına öğretmiştir ve onu çalıştırırken de kalecinin bu şutu nası tutması gerektiğini de aradan çıkarmış olur. sezar'ın şutu için zaten elinde bir çözüm vardır, onu da kopyalayacak kadar çirkef bi heriftir bu mario. benjamin'in akula vuruşunu ise kaleciyi öne çıkarıp iki defans oyuncusunun gelen topa zıplayıp röveşata vurarak kaleciye göndermesiyle durdururlar. tabi mario hayvanı renatoya akula vuruşunu da robertoya öğretmekten geri kalmamıştır. bir adet mirage ve bir adet akula vuruşuyla renato st. podesta jr.'ı 2-0 öne geçirir. normalde bu şutları kurtarmayı başaran şeker duvar isimli kaleci ise tamamen ambolasyona uğradığı ve herifin hangi şutu attığını seçemediği için bu iki golü yemiştir, kendisine lafımız yoktur. ikinci yarıda ise klasik bir şekilde farklı bir j-wings izleriz sahada. gaza gelen takımda çirkefliğe başvurma yoluna gider. luka ikinci yarının hemen başında karate vuruşunun bir taklidiyle skoru 2-1'e getirir. daha sora takımın güçlü oyuncuları olan ian ve sezar, herkesi omuzlarıyla yıkarlar ve sezar topa son anda yetişerek bir uçan kafa atar ve beraberliği getirir.bu esnada şeker duvar renato'nun her attığını dönüp kıçıyla kurtararak renato karakterini de moralman yok eder.
tabi st.podesta jr. takımında çirkeflik tükenmez renato ve mario ikisi aynı anda topa gömerek sezar'ın magnum vuruşunu da çalıştıklarını gösterirler. şeker duvar'ı bile kaleye sokmaları buna örnektir. ancak bizimkiler yılmazlar ve magnum-mirage-akula kombinasyonu'na başvururlar. mario ve renato topu çizgiden çıkarırlar ama benjamin fırsatçılığını konuşturarak topu iyi takip edip golünü atar. mario ve renato ikilisi magnum kombinasyonunu iki kez daha denerler ancak şeker duvar ilkinde japonların kullandığı taktikle ikincisinde de kendine has bir şekilde vuruşu kurtarmayı başarır. daha sora benjamin 6 defans oyuncusuyla beraber yükseldiği topta önce hamle ederek 4-3'lük skoru ve kupayı j-wings'e getirir.
tsubasa benjaminden türemiştir dedik,boş bırakmayalım. bunun nedeni benjamin\'in daha önce çekilmiş olması ve karakterlerin hemen hemen aynı olmasıdır. tsubasa benjaminin aynısıdır, kojiro hyuga sezar karakteridir ve jun misugi de eric'in aynısıdır. çektikleri özel şuta kadar aynılardır. senaryo biraz farklı yönde ilerler sadece. benjamin takımdan takıma atlarken tsubasa hep nankatsuda kalmıştır. benjamin,eric ve sezar j-wings takımında buluşurken tsubasa,misugi ve hyuga japon milli takımında buluşurlar. tabii ki kötü karakter hyuga nankatsuya geçmemezlik etmez. genzo wakabayashi önceden dost olur tsubasayla ama şeker duvar biraz daha ilerilerde ortaya çıkan bir karakterdir. ikisi de ilk gollerini ana karakterlerden yemişlerdir.
daha sayılabilecek bir çok benzerlik ve fark var aslında ikisi arasında da. ikisini de çocukluğumda severek izlemiştim,hatta hastası olmuştum. ama sanki yine de benjamin bir adım öndedir bana göre.
(shyer, 09.04.2006 13:09 ~ 16.04.2006 22:17)
28 Şubat 2012 Salı
Benim hikayemde aşkın adı sensin
ruhun mu soğuk
gözlerin mi buzdan
bilemedim
öyle bir şeysin ki sen
İçimi ısıtan güneş gibi...
bakmaya cesaret ettiğim her an
kör olur ellerim
gölgen güneşime nufuz eder
karanlıkla aydınlığın buluştuğu yerde
ben hangisindeyim
seçemedim
kuzey rüzgarları saçıyorsun gözlerime
yapma
bırak verem olan aşkım efsun olsun
çünkü ben
Sürgünü yaşıyorum sana en yakın uzakta
Hasret saçıyorum adım attığın her yere
Hüzün ağaçlarına kazıyorum ismini
anlatamıyorum
Benim hikayemde senin adın aşk
...
ruhun mu soğuk
gözlerin mi buzdan
bilemedim
öyle bir şeysin ki sen
İçimi ısıtan güneş gibi...
bakmaya cesaret ettiğim her an
kör olur ellerim
gölgen güneşime nufuz eder
karanlıkla aydınlığın buluştuğu yerde
ben hangisindeyim
seçemedim
kuzey rüzgarları saçıyorsun gözlerime
yapma
bırak verem olan aşkım efsun olsun
çünkü ben
Sürgünü yaşıyorum sana en yakın uzakta
Hasret saçıyorum adım attığın her yere
Hüzün ağaçlarına kazıyorum ismini
anlatamıyorum
Benim hikayemde senin adın aşk
...
18 Şubat 2012 Cumartesi
80ler,90lar ve 2000ler
öncelikle saygıdeğer okurlarıma selam olsun, ne zamandır bir yazmıyordum havuraya. Havuraya demişken doğu karadeniz diline özgü bir kelime takılmayın ona. Her neyse ne zamandır yazmıyorum dedim işte. Aslında 1 ay boyunca eşşekler gibi yattım ya. Yat babam yat, yatmaktan sıkıldım o derece. Arkadaş ne kışmış sürekli kar yağ yağ yağ. Sokağa çıkmaya üşeniyor insan. En son 2002de görmüştüm bu karı, ondan önce 1998 ondan önce zaten kar tuttuğunu bile hatırlamam. Avcılarda otururken hep tvden görürdüm karı. Ankarada cocuklar kar oynuyor. Ulan o zamandan uyuzum ankaraya. Gerçi şimdi de yine ankaraya yağsın istanbula yağmasın istiyorum. Her neyse konumuz o değil. Şu #90lar #80ler geyiğine girenlere seslenmek için yazmak istedim şu yazıyı. Biraz hıncal uluç vari olacak ama yapacak birşey yok. Neymiş efendim 80lerde evde soba varmış. Oha amk yuh çüş falan yani. Abi sene 2006 sene 2007 sene 2008 bizim evde soba vardı. Aslında ev sahibinde doğalgaz vardı ama biz kiracı olduğumuz için yaptırmadılar. Zaten 2003te kayışdağına geldi doğalgaz. Ha bu arada sene 1993 1996 falanlar filanlar. Bizim ev gayet kaloriferliydi. Ve sene 2012 hala sobalı evler vardır. Zaten doğalgaz sobanın yerini tutmuyor arkadaş. Nerde o eski sobalar diyenin ta mına koyim. O kadar güzel tutuorki. Abi hiç unutmam annem bi yakıyordu sobayı. Sıcaktan sobanın arkası kıpkırmızı oluyordu bazen. Atlet kilot oturuyorduk ama bi mutfağa git su almaya yolda donarak ölebilirsin o derece. O yüzden ben hiç özlemiyorum o sobayı. Ayrıca sobanın üzerinde de ben hiç kestane kızartmadım. İlk okul kitaplarında görmüştüm. Ama cok güzel fındık kızartırdım. Tek tek kırar biriktirirdim. Sonra da koyardım sobanın üzerine o kadar güzel kavrulurdu ki onun yemenin tadı ayrı. Ha bi de kurban bayramında evde çiğ et cok oldugu için dolaptan alır alır sobanın üzerinde kızartır yerdim. Arada çiğ de yerdim. Çiğ et daha lezzetli aslında inanın neyse öyle işte bu soba olayı. Ya varya liseye giderken eve internet aldık. Tabii o zamanlar laptop yok. Var da cok lüks. Benim oda buz gibi, kışın knight oynayacam diye o soğukta sabaha kadar dururdum. O sayede soğuğa karşı resmen bir refleksim mi oldu dyim bağışıklıkmı diyim. Neyse anladınız siz onu. Ha bu arada 90lar geyiğine giren tipler, mahalle maçı yapardık falan filan diye bi geyiğe girerlerdi. Bizim mahallede o hala devam ediyor olabilir. Ben oradan taşındım gerçi, bu oturduğum sokakta da cocuklar camdan cama metin 2 muhabbeti falan yapıyorlar. Neyse ama 2005e kadar mahalle maçı yaptım yani. Hele 1 sene geriye gelince sabahtan akşama kadar oynardım. Neyseki bi kıza aşık oldum da onla ip mip atlamaya gittim :D şaka şaka ne ipi ya voleybol falan oynuyorduk işte. Zaten ben o ip atlamayı hiç beceremedim. Bu arada su 90lar muhabbetinde kızlar hiç lastik oynadıklarını ip atladıklarını yad etmezler. Kızlar biz sinek arabasının arkasından koşarken sizin memelerinizi ellemeye çalıştığımız günleri gururla anlatırken, lütfen çekinmeyin, bastırmayın duygularınızı devam edin zıp zıp ip atlamaya =). Ha bu arada 90ları arıyorsanız ya da 80leri lütfen gidin malatyaya falan orada bulacaksınız. Çünkü oraya daha teknoloji bu kadar uğramadı. Benim 90larım çok daha güzeldi. Güvercinlerimiz vardı. Bi kumru büyüttüm saldım doğaya. Mesela mahalle maçının ortasındayız. Deli gibi bi güvercin görelim koşan. Aboooooooo kaçak var diyip direk çıkardık çatılara sonramınan kuşu indirmeye çalış. Neyse yaklaşık bi 4 5 yıl apacilerin harman olduğu yerde yaşamıştım ben 96 2000 arasında. İlk başta sakin mazbut ben, markete gitmeye korkuyordum. Çünkü hangi sokaktan markete gitmeye çalışsam, giderken kesin dayak yedim :D ama hepsinin plakayı da aldım. Daha sonra kendi mahallemdeki cocuklarla tanıştıkça, çevre edindikce dayak yediklerimin hepsini tek tek dövdüm. Bazen tuttular vurdum o da oldu :D ama iyiydi yani. Esenyurtun en pis siirtlileri korurdu beni. Buradan Muzo Muro Dino ve yunise selamlar saygılar :) Bunlar 4 kardeşti aslında bir de 5. kız kardeşleri vardı. Ama siirte kızları saymazlarmış onu da orada öğrenmiştim. Aslında kürtlerle hiç muhattap olmazdım hatta hep onlarla kavga ederdik ama bunlar şafi kürtlerindendiler artı ev sahiplerimizdi ayrıca beni de cok severlerdi. Neyse hani piskologlar cocukluga inmek gerek diyor ya. Haklılar =) mesela şimdi yanımda kimse olmasa bile karşımda kim olursa olsun ağzıma geleni söyleyebiliyorum. Galiba arkamda hala bunlar var sanıyorum. Gerçi her yerde arkamda birileri oldu cok şükür. Mesela şimdi okuduğum okulun cevresi tamamen hemşerimmiş. Çoğuyla tanıştım, bir durum olursa önce bize gel diyorlar. Ama kuzenimin yanımda birini bıçakladığını gördükten sonra pek kavga etme taraftarı değilim. 90lar böyleydi işte istanbulun texsası esenyurtta büyüdüm. Ha ne mi oldu o cocukları dövdükten sonra. Markete giderken ya 10 kişi falan gidiyorduk ya da sürekli sokak değiştirerek :D caddeye gelince bir huzur doluyor insan anlatamam :D 2000lerde de kadıköyün dağında yaşadım hala da buralardayım. Ama inanın hala 80lerden 90lardan iz var burada. Mesela yazın insanlar dışarda hep beraber otururlar, çay içerler falan. Ama hemen 2 kilometre ötede ataşehirde bunu göremeyiz. Bu arada şu leyla ile mecnunu izledikce mahalle bakkalı kavramını özlediğimi farkettim. Artık her şey caddede. Eskiden öylemiydi. Mesela bizim eski mahallede taa 2006 yılına kadar bakkal vardı. Giderdik sporcu kağıdı alırdık, misket alırdık. Bu arada şu problemlerde miskete bilya diyorlar ya. Acayip sinir olurum o duruma. Kaç kez hocaya, hocam bu bilya değil Misket amk misket diyesim geldi. Evet dostlar esen kalın, bi ara gelin çayımızı için. Artık kalemimden hüzünü eksik etmek neşeli şeyler yazmak istiyorum. Aslında en cok yapmak istediğim şey siyasi yazılar ama siyasetin sonu yok o yüzden cok uzaktan bakıyorum ona. Sportif yazılarda yazabilirim ama artık bir şeyler yazıcam. Çok sayıda mail ulaştı da, kenan komutan kenan komutan ordunun başına geç dediler. Neyse devam etmiyim iyi geceler 80den kalma yaşlılar. Aslında sizin derdiniz 80ler 90lar değil =) yaşlandınız mına koyim tek derdiniz onu kabul edemiyorsunuz. Sonra yeni gençlere hep bi bok atmalar falanlar filanlar.
18 Kasım 2011 Cuma
gözlerime mi inanayım
yoksa
hislerime mi güveneyim
bilemedim.
Aklım hangisinin yolunda anlayamıyorum,
eski bir adamım!
gözleri yakını göremeyen
yüreğiyle yolunu arayan
aklına güvenmeyen
eski bir adamım.
Son damlamı akıttıktan sonra unuttum diyorum
o an
işte o an
ruhum ondan bir parça getiriyor gözlerime
kin
nefret
intikam
inan hiç biri yok gözlerimde
sadece sen varsın
tüm günahları işleyip gelsen
benim yerime yanar mısın desen?
ne olduğunu bilmediğim umutlarımı
gözlerine tutuşturup yakarım
kıldan köprüden sonsuzluğa atlarım
ha sensizlik
ha sensiz cennette sonsuzluk
yoksa
hislerime mi güveneyim
bilemedim.
Aklım hangisinin yolunda anlayamıyorum,
eski bir adamım!
gözleri yakını göremeyen
yüreğiyle yolunu arayan
aklına güvenmeyen
eski bir adamım.
Son damlamı akıttıktan sonra unuttum diyorum
o an
işte o an
ruhum ondan bir parça getiriyor gözlerime
kin
nefret
intikam
inan hiç biri yok gözlerimde
sadece sen varsın
tüm günahları işleyip gelsen
benim yerime yanar mısın desen?
ne olduğunu bilmediğim umutlarımı
gözlerine tutuşturup yakarım
kıldan köprüden sonsuzluğa atlarım
ha sensizlik
ha sensiz cennette sonsuzluk
7 Kasım 2011 Pazartesi
kasım
kasım da aşk başkadır derler, biri de dediki eğer yalnız yaşamaya alışmışsanız o zaman sizin için aşk baka kasımdadır. Hayko da derki bir aşık inandı çok sevdi diye terk etmek kanun mu aşk kitabında? O değilde hayko şu aşk kitabı şarkısını müthiş söylüyor ya, normalde slow şarkıyla insan dertlenir, ama yok bu şarkıyla dertleniyo insan ister istemez. Neyse bu bayram günü evde yattım saat 1e kadar. Benden adam olmaz walla, neyse napsam ki şimdi burada yatsam mı yoksa spora mı gitsem. Ya da size bir kızı mı anlatsam :D. Hoşuma giden kızları anlatmayı seviyorum ya :D neyse anlatmadan önce büyük üstad Adnan Oktarın özdeyişi ile başlamak istiyorum. "Güzel olan kızlar bence her zaman haklıdır" Tabii ben buna bir şey eklemek istiyorum. Hani tayip reyiz egemenlik kayıtsız şartsız lafına, 5 senede biri eklemek istemiş ya zamanında. Bende güzel olan kızların haklılıklarının gideri olan yaşa kadar sürmesini eklemek istiyorum. Yani hülya avşar gençken tamam haklıdır ama şimdi ne dese haksız. Yaşlanmışsın abi sen çık artık sahneden bırak kendini yeni yeşil gözlülere, mesela ezgi asaroğluna bırak. Çık emekli ol, bu arada bir şey daha eklemek istiyorum hülya, her ne kadar yaşlı olsanda hadise senden daha çirkin. Ama vücud mu yoksa yüz mü dersen cogu erkek vucud der ki hadiseninde belli bi piyasası olmuş. Neyse bunlar dün o ses türkiyeden bilinç altımda kalanlar. Bir de bi kız cıktı cok güzeldi ama seçmediler onu, nasıl seçmezler ya neyse 2 dakka duraklama kahvaltım yanacak yoksa. Neyse kahvaltımı hazırladım. Ama size anlatacam o iskadinav güzelini, hatta kalın sayın okurlar
29 Ekim 2011 Cumartesi
nasıl geçti habersiz
Nasil geçti habersiz..o güzelim yillarim
Bazen gözyasi oldu.. bazen içli bir sarki
Her anini eksiksiz .. dün gibi hatirlarim
Dudaklarimda tuzun
Içimde durur askin
Hani o saçlarina taç yaptigim çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylanlarin pinari
Hani kuslar agaclar..binbir renkli çiçekler
Nasil yakalamistik saçlarindan bahari
Ben hala o günleri anarsam yasiyorum
Sanki mutlulugumuz geri gelecek gibi
Hala güzelligini kalbimde tasiyorum
Dalindan koparilmis
Beyaz bir çiçek gibi
Türk sanat musikisinn en güzel örneklerinden biriyle yine sizlerin karşınızdayım. Siz kimsiniz bilmiorum ama ben türk sanat musikisini, udu neyi cok seviyorum.
Aşkların en güzellerinin ölümsüzleştiği şarkı sözlerinin; en güzel seslerle dansıdır, Turk sanat musikisi... Alır götürür sizi sandalyenizden, bir bakmışsınız eski aşkınızla her zaman buluştuğunuz yerde birbirinize ürkek ürkek bakarsınız, boğaziçini izlersiniz beraber ya da bir bakmışsınız kız kulesinin tepesinde gelen gemileri seyir ediyorsunuz. İşte böyledir türk sanat musikisi..
Kavuşamadığınız aşkların en güzel tesellisidir türk sanat musikisi eşliğinde döktünüz yaşlarınız.Hiç denediz mi söylemeyi, eğer denerseniz bilin ki sesiniz sizi ele verir. Aşkınızın hasreti kadar uzar o bamteliniz, hani aşkınızı derdinizi kimseye anlatamazsınız ya, işte o an herkes anlar sizin aşkınızı
Bazen gözyasi oldu.. bazen içli bir sarki
Her anini eksiksiz .. dün gibi hatirlarim
Dudaklarimda tuzun
Içimde durur askin
Hani o saçlarina taç yaptigim çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylanlarin pinari
Hani kuslar agaclar..binbir renkli çiçekler
Nasil yakalamistik saçlarindan bahari
Ben hala o günleri anarsam yasiyorum
Sanki mutlulugumuz geri gelecek gibi
Hala güzelligini kalbimde tasiyorum
Dalindan koparilmis
Beyaz bir çiçek gibi
Türk sanat musikisinn en güzel örneklerinden biriyle yine sizlerin karşınızdayım. Siz kimsiniz bilmiorum ama ben türk sanat musikisini, udu neyi cok seviyorum.
Aşkların en güzellerinin ölümsüzleştiği şarkı sözlerinin; en güzel seslerle dansıdır, Turk sanat musikisi... Alır götürür sizi sandalyenizden, bir bakmışsınız eski aşkınızla her zaman buluştuğunuz yerde birbirinize ürkek ürkek bakarsınız, boğaziçini izlersiniz beraber ya da bir bakmışsınız kız kulesinin tepesinde gelen gemileri seyir ediyorsunuz. İşte böyledir türk sanat musikisi..
Kavuşamadığınız aşkların en güzel tesellisidir türk sanat musikisi eşliğinde döktünüz yaşlarınız.Hiç denediz mi söylemeyi, eğer denerseniz bilin ki sesiniz sizi ele verir. Aşkınızın hasreti kadar uzar o bamteliniz, hani aşkınızı derdinizi kimseye anlatamazsınız ya, işte o an herkes anlar sizin aşkınızı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)