Popüler Yayınlar

11 Temmuz 2017 Salı

beyaz yaka dramı

Yine her zamanki gibi dalmıştım. Kendi tekrar arkadaşlarıma veda mektubu atarken buldum. Bu ay dalıp istifa mektubu hazırladığımı ben de bilmiyorum. Çalıştığım şirket ve düzeni, adeta türkiyenin küçük bir modeli, uzun adam, adamcılık, lobicilik, her şey mevcut. Eski yöneticimin en iyi adamıyken yeni yöneticimin kovulacaklar listesinde zirveyi zorladım :) halbuki ben sadece işimi yapmıştım ve hakkım olanı istiyordum. Biat etmedim, havuçların peşinden koşmadım. Sadece işimi yapıp hakkımı istedim. Olmadı, anladım ki olmayacak. Her yetenekli genç gibi yurt dışına kaçmak isterken nerede kendimi bulurum bilmiyorum. Ama hiyerarşi ve düzeni bana uygun olmadığı kesin. Ya bu düzene uyup mutsuz olacağım, ya düzene rest çekip sonuçlarına katlanacağım. Ya da sessizce uzaklaşacağım.Kendi işimin patronu olmak hayaliyle ölüp de gidebilirim. Elon musk olmasak da belki de kendime yetebilirim. Fazla da kasmadan sağlığımıza zarar vermeden yolumuzu çizmeliyiz.

16 Mayıs 2017 Salı

hayalleriniz,
bir vapurun sesiyle boşlukta kaybolur dalgalar arasında
uzaktan el sallarsınız giden umutlarınıza,
seversiniz kimse bilmez
ağlarsınız kimse görmez
uyuyamazsınız
öpemezsiniz
sessizce ağlarsınız kimsenin görmediği bir yerde
bir damla göz yaşını ötekisi takip ederken
gök yüzünden yıldızlar kayar dayanamaz bu yalnızlığa
eksik bir şey
ne göklerdeki yıldızlar arasında
ne de aşık olduğun kızlar arasında
                                                     bulursun
olmadı olmayacak sen ötekisin kaybedensin
ödülün sessizce ağlamak, yastığını tek başına doldurmak,
bazen ölmeyi düşünmek
bazen gitmeyi
                      kimsenin bilmediği diyarlara
yıllar geçse de onu düşüneceğini bile bile
cünkü eksik bir şey var
...

11 Şubat 2017 Cumartesi

macera dolu amerika

Tam 10 gündür ABD'deydim. bugün döndüm, ilk kez amerika kıtasına gideceğim için çok heyecanlıydım diyemem ancak yeni bir kültür görmek her zamanki gibi değişik duygular uyandırdı. Uzun süre sonra tekrar yazıyorum ve biraz amerikadan bahsetmek istiyorum. İstanbul'da her ne zaman o devasa gökdelenleri görsem önce üzülür sonra da yapana, yaptırana, belediyede bu binaya izin veren encümenden başkanına, o binadan yer satın alan zengine sırayla söver ve yoluma devam ederdim. Özellikle de hiçbir alt yapı yapmadan böyle üst yapı yapmak kimin ilk aklına gelmiş en çok da ona sövüyorum. Neyse sonuçta avrupada genelde herkes tarihine sahip çıkmış ve bu saçma binaları göz bebeklerindne uzakta tutmuşlar. Ama amerikada durum bambaşka, her yer bu saçma binalardan var. Her yer ataşehir gibi, şehrin dışına doğru da müstakil yapılar var. Şimdi heryer ataşehir gibi dedik ama adamlar da bir yollar var devasa. Ancak orda da trafik var. texasta araçlar aşırı büyük san franciscoya doğru ilerledikçe arabalarda küçüldü tabiki, vegasta ise sporlaştı. Cidden çok değişik bir kültür. yazıma kaldığım yerden devam edeceğim. şimdilik görüşmek üzere.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

İstanbul

Oysa beyaz bulutlar bile kapatmıyordu
 o hançer gökdelenlerin açtığı yaraları
Mavi deniz, yeşil orman, süzülüp akan giden yelkenliler...
Hiçbiri ama hiçbiri yetmiyordu
      Yorgun istanbulu iyileştirmeye
Tarih olmuş taşlar, dünyayı dize getirmiş topkapı bile sessizce izliyordu
Bir zenginler öldürüyordu istanbulu, keyfiyetten
Bir de fakirler yaşama tutunmak için
   Boğaziçini efsane yapan ney varsa susuyordu
   O susan taşları, akıp giden karadenizi izlemek için
   Daha yüksek daha büyük daha çirkin
   Gün gelecek birbirini izleyecek bu çirkinler
   Düğün günü daha yüksek topuklu giymek isteyen kızlar gibi
   Ağrılar sızlatacak yüreklerini birilerinin
   Ama iş işten geçecek, istanbula aşık olanların elinde ölecek bu güzel şehir

16 Eylül 2014 Salı

aşık olmadan sevgi beklemek
ne farkeder
acımadan merhamet istemekten
ihanet ederken sadakat beklemek
bencillikte bir şaheser
göz yaşı dökmeden
acı çekmeden
olur mu öyle bedavadan
karpuzu kesmeden içini görmek
eski zamanlarda kaldı öyle adamlar
şimdi hayat hep kesmece
yine zar attılar hayatıma
ilk ihanetten sonraki arkadaşlıklar
ne kadar samimi
ne kadar içten
ne kadar sıcak
insanı öldüren ne bir bıçak ya da ecel
duygularını elinden alan
bir söz ya da bir çift göz ihanet kokan..

10 Eylül 2014 Çarşamba

dünyayı dolaşmak

Evet arkadaşlar,

dünyayı dolaşma turlarım devam ediyor. Ancak bir türlü kapıdan içeri giremiyorum. Geçen gün polonya rusya hollanda semalarında gezdim. Hep vize istedi binler, arkadaş alın işte ne var yani diyorsun. Yooooook, türksen giremessin diyorlar. Giremessin abi, damsız alamayız kusura bakma diyorlar. Rusya sınır kapısına geldiğimde abi içerde arkadaşlar var 2 takılcaz sonra geri çıkıcaz bak 2 dakka sonra gelmezsem, gel benim ağzımı burnumu kır dedim. Pampa kusura bakma seni içeri alırsam işimden olurum dedi. Tamam karşim napalım sen işinden olma ben başka bi yolunu bulurum dedim. Zaten rusçada bilmiyorum sikerler rusyayı diyip, polonya taraflarına bakınayım dedim. Tam vize alıcam, hopbala, tek tek girişler kapatılmış amk neymiş grup vizesi almam lazımmış, işin kötüsü sadece 2 arkadaş çıkmıştık yola. Aslında daha fazlayız, milyonlarız ama işte herkes farklı taraflara dağıldı. Bunu öğrenen çakal ülkeler grupsal vizeler dışında tek tek girişe izin vermeme kararı almışlar. Yüzyıldır tek tek ülkelerine alan bu devletlere kim akıl verdi ben de anlamadım. Kapıkuleden çıkış yapıp kimsenin ülkesine basmadan şuursuzca çok ilerlere gitmişiz geri de dönmek zor. Yürümekten yorulmuştuk, arkadaş bişeylere binelim dedi. Belki daha hızlı hareket ederiz dedi. Gemi uçak yelken paraşüt her şeyi denedik. Yok arkadaş hudutun bi adım ötesine geçemedik. Arkadaş ateş etmeye devam ediyordu ben ise kenara geçtim hasta taklidi yapmaya başladım belki bi ülke alır da tedavi eder diye yok olmuyor işlemiyor, hiç işlemiyor sıktığım kurşunlar